ONURLU YAŞAMALI İNSAN
Ne kötü, ne çirkindir onursuz bir yaşam. Kimine hakaret edersin umursamaz, kimi de ölümüne tepki verir. Ama İkiside insan.
Haysiyetli yaşayanların yüzleri hep ak olur, pâk olur. Sırtında tırlar dolusu yükü olurda kimselere hissettirmez, kimselere bildirmez.
Onurlu insan ihtiyaç sahibi olur ama çok şükreder haline de ondan daha iyi durumda olanları bile kendisine imrendiriverir.
Mısırda yaşayan çok zengin Hatemi Tai ye sormuşlarki senden daha cömert bir insan varmıdır? Oda vardır demiş ve anlatmış.
-Bir gün can sıkıntısıyla kendimi attım ormana yürüyordum, karşıdan yarı çıplak bir ihtiyarı çalı dikenli odunlar sırtında bana doğru gelirken durdurdum. Dedim ona.....;
-İhtiyar bu halin nedir böyle, dikenler sırtını kanatmış, neden kendine böyle eziyet edersin?
-Neyleyim beyim, gömleğim yok giymeye
-Bu odunları kendin için mi toplarsın?
-Hayır bu odunları satıp nafakamı kazanırım.
-Sen hiç duymadım nı falan mahallede Hatemi Tai adında bir zengin her Cuma günü sığır keser hem yedirir hemde dağıtır. Bundan sonra her Cuma git o mahalleye senin bir haftada kazanacağını o bir seferde versin sana, sende böyle kan revan içinde kalma.
İyi dinleyiniz o ihtiyar bana şu cevabı verdi...!
-Hatemi Tai'nin mihnetli elli kuruşuna benim mihnetsiz beş kuruşumu değişmem.
Işte bu ihtiyar vallahi benden hem daha onurlu hem daha cömert ve zengin. O ihtiyar beni kendimden utandırdı.
Onurlu yaşamak böyle bir şey. Şimdi söylesin yüreğinde iman taşıyan hakperest (hak sever) siz zatlar.
Üzerinde devlet ve millet emaneti olanlar ellerindeki imkanları kendi menfeatine kullansalar onurlu olurlar mı? Devletin imkanlarını basamak yaparak kendisine mal ve mülk edinen o yüzsüz insanlar ne kadar insan-dırlar.
Zehir ve zıkkımı yerler o tür basit, satılmış insanlar.
Ben, acizane özel sektörde yıllarca yöneticilik yaptım. Nelere nelere şahit oldum. O görev sırtımda olduğu sürece bey oldum, paşa oldum. Bir dediğim iki edilmezdi. Yemeğe götürmek için adeta yarışaranlar, özel günlerde hediye göndermek isteyenler, hele yılbaşlarında en kaliteli hediye yarışına girmeler. Daha neler de neler. Şimdi kabuğuma çekildim, hiç susmayan telefonum sustu. Şimdilerde ise, olması gereken konumdayım, aranıp sorulmaz oldum. Bir kenara atılıp unutulmuşlardanım.
Yaşadıklarımı hatırladığımda içimin fetahlığıyla o mihnetli elli kuruş yerine benim beş kuruşluk mihnetsiz maaşı iyiki tercih etmişim diyiyorum elhamdülillah.
Rezil ve rüsva olmaktan daha büyük zillet tanımam. Bu yolu seçenler itimat edin ki ne bu dünyada huzur ve saadeti bulabilirler nede ukbada.
Peygamber efendimiz sav bir seferinde bir sahabi efendimizi Yemene zekat toplama memuru olatak tayin edip göndermiş. Bu sahabi efendimiz bir kaç ay sonra döndüğünde Efendimizin yanına varmış bir büyük birde küçük torbayla. Büyük torbayı uzatarak efendimize;
-Ya Rasulallah buyurun topladığım zekatlar.
Efendimiz küçük torbayı göstererek,
-Bu nedir?
-Bu torbadakiler benim şahsıma verilenler, zekat değil.
-Peki sen oraya zekat memuru sıfatıyla gitmeseydin yine sana böyle hediyeler verirmiydiler?
-Vermezdiler.
-O zaman onlarıda zekat torbasına katmalısın.
Velhasıl Onurlu yaşamalı insan.
Yorumlar
Yorum Gönder