DÜNYA SEVGİSİ İÇİN ÖLÜMDEN KORKMAYASIN...!
Ölümden sadece şu endişe için korkmak hoş görülebilir. O da; çok günahlarla Rabbinin huzuruna çıkma korkusu olmalıdır. Sadece bu düşünceyle Rabbimizin huzuruna çıkmağa utandığımızdan korkmalıyız ölümden. Son nefesimizi imansız noktalarız dehşetiyle korkmalıyız ölümden.
Ölümden korkmak için bundan başka sebep olmamalı müm'inde.
Heva ve heves, hırs ve tamah sarmışsa özümüzü, sözümüzü zararlardayız bilelim.
Ölümden en çokta hubb-u cah (şöhret düşkünleri, makam sahipleri) sahipleri korkar, hemde öyle böyle değil delicesine korkarlar.
Mesela firavun için kahinleri demişti ki, falan tarihten itibaren doğacak bir erkek çocuk ileride senin sonunu getirecek, fravun ne yaptı? Emir verdi o tarihten itibaren doğan bütün erkek çocuklarını öldürttü. Ama yine o acı sonunun önüne geçemedi. İşte bu korku çok zalim korkudur.
Öte taraftan Hz. Bilal ra efendimize öyle eziyetler edildiki yüreğinde o azim imanı olmasaydı belki on kere yüz kere ölürdü.
Ama ona Allahını inkar et kurtul dendikçe o her, seferinde "ehad, ehad" (Allah birdir, tektir) dedi. Ona bu dirayeti sağlayan en muhkem husus, dünyadan nefret edip, Rabbine kavuşma arzusuydu. Yani ölümden nokta kadar dahi korkusu yoktu.
Hakiki müm'in olmak böyle bir şey.
Hem madem kabir kapısı bizi bekler durur ve madem o kabre girmek boynumuzun borcudur, ölümden korkmak yerine mezaristanı bir dinlenme molası verilen ara istasyon olarak bilmek gerekir.
Ohhh.... Dünya eziyetleri hitama erdi, şimdi kafa dinleme zamanı. Düşünsenize haşre (arafat meydanında toplanma) kadar hiç bir vazife, eziyet yok. Ne namaz için, nede oruç için nefsinle vicdanın arasında preslenmek yok. Ohh ne âlâ yan gel yat durumu.
Vallahi bu yazdıklarım gibi olacakmış. Müslümanın kabirde istirahati bu şekilde olacakmış. Asıl biz kendi cesedimizi, ruhumuzu o kabir kapısına selametle götürmede mahir ve uyanıklık yapıp iman nimetiyle ben geldim diye bilmeyi başarmamız lazım. Yaşadığımız her anımızı bu plan üzere sürdürme gayreti içinde olmalıyız.
Kendimizi kabir kapısına iman ile attık mı... Alâ.. Alâ......
Aman haa..! Evim, rabam, bağım, bahçem, eşim, çocuklarım, oyum, buyum demeyelim aman. Her gün sadece kabir hayatımız için 24 saatin en fazla 2 saatini ahiretimize ayıralım.
Yaa ne olur sanki 22 saat dünyan için; 2 saatin ukban için.
Değmez mi!
Burası geçici hayatımız, ötesi sonsuz hayatımız.
Yorumlar
Yorum Gönder