İNSANIZ ALDANIRIZ AMA ALDATMAYIZ
Benzin 30 lira olacak desem bana yalancı dermisin?
Diyemezssin, artık kanıksadık zamları. Allah insanı öyle muhteşem bir donanımla yaratmış ki her şart ve koşula uyum sağlayabiliyor. Gerektiğinde 3-4m2'lik bir alanda bile hayatını devam ettirebildiği gibi, yine gerektiğinde bir şato bile dar geliyor kadar sıkılıyor.
Akşam bir muhabir Ukrayna sokaklarında daha savaşın 10. gününde halk, füze seslerine alışır oldu dedi. İşte biz insanlar böyle mücehhez (donanımlı) yaratılmışız.
Ondan mütevellit şu benzin 30 lira olacak desem bana yalancı dermisiniz diye sordum.
İyiyede kötüyede alışıyoruz. Ama çok ilginçtir ki hangi şart ve koşulda olursa olsun bu dünya hayatlarımız öylesine, böylesine geçip gidiyor. Zamanı durduramadığımız gibi, kendi öz yaşantımızıda ne durdurabiliyoruz nede dondurabiliyoruz. Bir insan 70 yaşıyacaksa illâki o süresini dolduruveriyor. Bu yaşam süresinde önemli olan veya arzulanan kaliteli bir yaşam sürmek niyeti öne çıkıyor. İster kaliteli, ister kalitesiz o yaşam süremizi bir şekilde dulduruyoruz yada dolduracağız. Biz elimizde kalana bakmalıyız.
Gönül dağı dizisinde beyin ameliyatı olan hastanın öteye (ahirete) geçiş sürecinde heybesinde, yani kendiyle birlikte götürecekleri hayalen canlandırılmış. Hızır aleyhissalam gibi bir zat konuşturulmuş. Heybe çok manidardı. Heybenin iki gözünden birisi tamamen boş, ikincisinde ise sadece iki tane çapa vardı. Bu ölmek üzere olan adam, çok saf ve temiz bir hayat yaşamıştı. Tanıyan herkes severdi. Sadece çocukluğunda komşularına verilmek üzere annesinin gönderdiği bu iki çapayı götürüp vermesini söylemiş. Evde yoklarmış, çocuğın bunda suçuda yok, Sonrasında da unutmuş o çapalar kendilerinde kalmış, onlarda kendi çapalarına karışmış. İşte heybesinde ahirete o iki çapa ile gidiyor. Tam bu sahnede Hızır as bu gence diyeceğini diyiyor.
~Bu dünya böyledir işte. Sen heyben gözlerinden sadece birisine iki çapayı koydun gidiyorsun, kimiside heybesinin gözlerini tıkabasa doldurarak gidiyor.
Bu ne muhteşem bir hakikat. Bu hakikate müslümanıda kafiri de muhatap. Kimsenin kaçarı yok. Müslümanın heybesi ne kadar hafif olursa makamı da o derecede yüksek olacaktır. Kafir zaten kafir diyemiyoruz, onunda kafirliğinin derecesine göre olacaktır azap makamı. Bir rivayette Efendimizin lânet amcası ebu lehebi bir arkadaşı rüyasında görmüşte ona demiş bu azılı kafir...... Ben yeğenim Muhammed sav'in doğduğu gün olan pazartesine sevinmiştim de ondan şimdi Pazartesi günleri azabım hafifliyor.
Ordan anlıyoruz kiii işte tam burada her koyun kendi bacağından asılıyor. İster müslüman, ister kafir olsun. Her müslim aynı olmaz.
Şimdi Putin gibilerle sıradan bir kafirin derekesi (aşağı) aynı şiddette olur mu? Olmaz. Müslüman içinde bu böyledir.
Hayatlarımızı iki halkaya-çembere benzetsek. Diyelim ki küçük çember bizim kendi öz sorumluluklarımız olsun. Yani nefsimiz ve şeytanla mücadele alanımız olsun. Büyük çemberde etrafımızda olup biten olayların cerayan ettiği alan olsun. Bizim öncelikli olarak ilgilenmemiz.... Hemde 24 saat ilgilenmemiz gereken hayat hangi çemberdeki vazifelerimiz olacak? Yani heybemizin gözlerini hafifleteceğimiz alanımız bizim en büyük meselemiz, derdimiz olmuş olmayacak mı? Bütün hayatımız bu uğurda feda..............
Hatta o küçük çemberdeki vazifelerimizi yerine getirmemiz kendi aramızda tatlı bir yarışırçasına bir ivedilikte bile olmalıdır.
En birincisi müslümanız ve İnşallah iyiler safındayız. Bu yetmiyor, birde heybemizin yükünü hafifletmeliyiz.
Bu hafifletme işleminde hiç birimiz bir başkamızdan ayrıcalıklı değildir. Müslümanın da kafirinde akıbetleri peşinen belli olduğuna göre bize düşen müslümansak her halimiz müm'in sıfatlı olmalıdır. Kafir sıfatı bizde asla barınmamalı. Ama hafizanAllah heybemizi ne kadar ağırlaştırırsak o kadar mahcemalimizde (yüz güzelliği) kafir sıfatları tecelli edecektir.
Bundan hiç birimizin şüphesi olmasın.
İster paşa olalım... İstersen poşa... O heybeden sende de var..!
Yorumlar
Yorum Gönder