İMANIMIZI BARİ TAHKİK DERECESİNE ÇIKARTALIM

"Biz Kur’ân şâkirdleri olan Müslümanlar, bürhâna (delîle) tâbi‘ oluyoruz. Akıl ve fikir ve kalbimizle hakāik-ı îmâniyeye (îman hakîkatlerine) giriyoruz. Başka dinlerin bazı efradları (ferdleri) gibi, ruhbanları (hristiyan din adamlarını) taklîd için bürhânı (delîli) bırakmıyoruz.” (Mektûbât, Hutbe-i Şâmiye, 404)


Alimler, Hocalar, İmamlar, Müderrisler tebliğ ve temsil ile örnek olabiliyorlarsa makbuldurlar. 

Yoksa bizim dinimizde ruhbanlık yoktur. Cübbe, sarık, tesbih yeri geldimi şekilden öteye geçmez. Muhim olan sadakat ve ihlastır. 

Kuran-ı Kerimin bir harfi bile akıl, fikir ve kalbimizle çelişmez, redleşmez. Bunu yaşayarak anlamakta Tahkiki İman mesabesi ile vucüt bulur, akıl inanır, kalpte itminan olur. 


Bilirsiniz, imanın ilk kapısı taklittir. Bu kapı en zayıf olanıdır. Bu kapıda takılıp kalanlar; araştırmayan, irdelemeyen, düşünemeyen ve idrak etme tembelliği içinde olanlardan ibatettir. Bu kapıdan bir sonraki kapı Tahkik kapısıdır bu kapı imanı ziyadeleştirir, mukavemetini artırır. Taklitten öteye geçmek çok lazım. Öteye geçemeyen aynı hıristiyan ve diğer gayri muslim din mensupları gibi, vaazlarda, sohbetlerde vs. dinledikleriyle yetinen ruhban sınıfı mensubları gibi hazırcı ve hatta robot gibi uygulayıcı şuursuzlar mertebesinde kalmak zorunda olurlar hafizanAllah. 


Hani islamiyet mantık dini denir ya! Bunun doğruluk payı olduğu gibi sadece mantığa bırakmakta doğru değildir. 

Mantığımızın kabul etmeyeceği ayet ve hadisler buna çok bariz örneklemelerdir. Bu yüzden bizde tahkik ve araştırma ve tefekkür çok makbuldür. 


Din adamlarının ulvileştirilmesine bu yüzden karşıdır islamiyet. Gayri müslim dinlerde kişiye endeksli ulvileştirme çok yaygındır. Bizde buna asla müsaade edilmez. Sadece Rasuller ve Nebiler Rabbimizin özel koruması altındadırlar, amma onlarda Kul'durlar. 


Bizde Vahdet ve Tevhid olmazsa olmaz şarttır. Kendimden bilirim, ömrüm boyunca kimi çok sevip, saygı duyup, hürmette haddi aşmış isem illâ ki bir tokat yemişimdir. Belki bilmeden göklere çıkardığım o kulların yakışıksız faulli haraketlerini görüp sukuti hayale uğramışlıklarım çok olmuştur. Hani denir ya! Seni yüzüne karşı medhedenin yüzüne bir avuç toprak atıver ki sussun. Hulesa; bizde haddi aşmak küstahlıktır. Ne cennetin anahtarlarını dağıtabiliriz, nede cehennemden koruyacak ürünler verebiliriz. 


Yorumlar

Popüler Yayınlar