CAMİYİ SEVEN ÇOCUK
Abdullah, henüz ortaokul 2.ci sınıftayken babasının tayini bir kasabaya çıkar. Babası, camilerde vaaz veren bir din görevlisidir.
Altı kardeşin en sonuncusu olan bu çocuk kendini bilmiş bileli babasının yanında camilerde uyuklarken bulmuştur kendini.
Abdullah, okula başlayalı iki ay olduğu halde bir türlü sınıfında şöyle yüreğinin tam orta yerine koyacağı ağız tadı olacak bir arkadaş seçememiştir kendine.
Allah azze cc bir güzelliği Abdullah ile başlatmak üzeredir.
Tarık, istasyon şefinin oğludur, yaşadıkları kırsal kesime göre oldukça modern bir yaşamları vardır. İnançları çok zayıftır.
Okulda Abdullah ile tanışır, birbirlerine ısınırlar. Arkadaşını evlerine görürür ailesiylede tanıştır. Aile Abdullahı çok sever ve Tarıkla arkadaş olma işi onaylanır. Abdullah ile Tarık kanka olurlar. Abdullahta Tarıkı kendi ailesiyle tanıştırır ve karşılıklı memnuyet hasıl olur. Artık candan, yürekten iki arkadaş olmuşlardır.
Tarık, Abdullah vesilesiyle din ile ilgili hep ilkleri yaşamaktadır. İlk defa taharet nedir onu öğrenir, ilk defa abdest alır, ilk defa camiye ilk adımını atar..... İlk... İlk... Hep ilkleridir bunlar Tarık için.
Tarık, çok sever, hemde çoktan çok sever cami atmosferini, adetâ bayılır. Bir can, çocukta olsa yaratılışı, fıtratı gereği huzura ihtiyaç duyar. İnsan bunu kendinde tarif edemeyebilir ama bu bir hakikattir. Hep arayış içindedir. Hatta arayış içinde olduğundan da bi haberdir (habersiz).
Canım çok sıkılıyor, patlayacak gibiyim, ruhum daralıyor diyen birisini ikna edip, oturtup az biraz şöyle duygusal bir sesle Kuran-ı Kerim okuyan birisi olsa şişkin bir balonun havasını boşalttığı gibi bu ruhu sıkılanında gevşemye ve sakinleşmeye başladığını müşahade etmek mümkün olacaktır.
Çocuk Tarık da bu frekansını yakalamıştır. Çevresindeki yaşantıya göre bütün çocukların gıpta ettiği hayat Tarıkı hiç ama hiç mutlu etmemektedir. Hangimiz hangi dala konarsak konalım bu gerçek asla değişmez. Allah, Tarıkın gönlünde aradığını buldurmuştur.
Tarıkın bu inanılmaz cami tutkusu ilk Ramazan ayında zirve yapmıştır. O otoriter babası bile Tarıkı camiden koparamaz olmuştur. Çevresinde bu durum hayret ve minnetle takip edilmektedir. Tarıkın hamuru tam kıvamına gelmiş, mayalanmış ve nâr'da lâle gibi kızarmaya hazır hale gelmiştir.
Tarık efendi 70'li yaşlarında bile ününü "camiyi seven çocuk" olarak zihinlere kazımış ve gönüllere sevdirmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder