İYİLİK YAPTIĞIN INSANLARIN ŞERRİNDEN ALLAHA SIĞININ DESEK DOĞRU DEMİŞ OLUR MUYUZ..? 


Bu başlığı koyan benim, başkalarının iyiliklerine karşılık şerrim dokunmuşmudur?  Evet dokunmuştur. Ve mutlaka olmuştur. 

Amma ben gibi şerli insanları genellemek tabii ki hiçte doğru değildir. İstisnalar çoktan da çoktur. Bizim için mevzubahis olan kısmı; birbirimize karşı beklentilerimizin ayarını iyi yapabilmek, muhataplarımızdan umduklarımızın dozunu peşinen ayarlaya- bilmek olmalıdır. 

Yoksa "ahh vefasız insan" der hayıflanır dururuz. 

İnsanların, insanlardan beklentilerinin ayarını kaçıranlar için herhal şu veciz tekerleme darbımesel olmuş. "İyilik yap denize at, balık bilmese hâ'lik bilir."  Bu cümlemiz için müthiş bir teselli kaynağımız, ölçümüz ve skalamız olmalıdır. 


Bu iylik yapmak konusu hiç bayatlamaz, hiç eskimez ve hiç unutulmaz. Niye bu düşünceden kurtulamayız ve hep umarız başkalarından? Amma bizden de umalabileceğini pek aklımıza getirmeyiz. Yada ara sıra, belki bazı bazı. Lakin biz hep beklenti içinde oluruz. Birileri gelsinde benim gönlümü mesrur edecek güzel şeyler söylesin hakkımda, hele hele kalabalıkların içinde. Üfff bak işte şu sonki kalabalıkların içinde kısmı var ya! Bal ile şeker, kaymak ile kuymak. Ha tabii ki "aman estağfurullah" larıda bolca söylememiz icab eder; iyicene *möhterem* olmamız için. 


Ahhh biz insan oğlu... Kocaman bir bina yaparız bilmem kaç yıllık emeklerle. Nefsimiz kandırır, kafamızın tası atar, vüüüvvv bir dinamitle yerle yeksan oluverir o güzelim emeklerimiz. 


Müslüman olmayana gavur deriz ya! Ama çok şükür yeni nesil benim gibi paçavra ağızlı olmadılar elhamdülillah. Onlar gavur falan demiyorlar şimdi, avrupalı diyiyorlar ya çok güzel. Neyse, diyekim ki elin gavuruna bir yardım talebin oldu, boyuna, posuna, kaşına, gözüne bakmadan elinden gelenin en iyisi ile yapacağını yapar ve döner yoluna gider. Beklemez nezaketen bir teşekkür, yada ummaz bir geri dönüşüm. O yapacağını yapmakla dertlenmiştir sadece. Vazifemii tam yaytım mı, şahsın ihtiyacını giderdim mi ona bakar. Hayatına döner, olayı unutur gider. 

Malesef biz... Ohoooo kaç on-bin baloncuk kadar temennâ bekleriz, teşekkür ve bilmem daha daha neler de neler..! 


İşte şimdi yakaladık mı hastalığımızı. Beklenti hastalığı; bu baş belası hastalığımızın adı. Evet.. Evet.. "Beklenti" hastalığı. 


2000 li yılların başında, şu Emine Şenlikoğlu var ya, sanırım istanbul çarşamba cemaatinin medya yüzü olan hanım. Bir gece otobanda onun bir talabesiymiş aracı arızalanmış yolda kalmış, iş uzun, o talabeyi kurtköy gişelerden alıp tee fatih çarşamba semtine götürüp adresine teslim ettik. Saat oldu 03.00 falan. Hanımdan da o kız talebe telefonu istemiş, oda vermiş. 

Bakın şimdi ben terbiyesizin beklentisine, iyi okuyun. 


İki veya üç gün geçmişti hanıma sordum Emine hanım arayıp teşekkür etti mi diye? Yok aramamış. O haftanın sonunda aradı, ben cavap verdim. Karşı ses Emine hanımın, hal hatır ve aracın arızasını sordum derken ben öyle bir aptallık yaptım ki, sonradan bilmiyorum ki kendi yüzüme kaç defa tükürdüm. Bak şimdi aklıma bu olay yine geldi ya aha yine tükürdüm yüzüme. 

Emin Şenlikoğluna dedim ki... "Emine hanım, bayağı bekledim teşekkür telefonu açmanızıııııııııı"  üffffff bu ne terbiyesizlik.  Kardeşim dedi, çok haklısın ama ben çok hastaydım, yeni toparlandım. 

Keşke şunu deseydi.... Ulennn terbiyesiz cahilll insan, sen bu iyiliği babanın hayrına mı yaptın? Hem müslümanım diyiyorsun hemde Allah yerine kullarından karşılık bekliyorsun. Tüüüühh yüzüneeee. 


İşte dostlar, karşılıksız yapacağımız insan'i vazifelerimiz için karşılık beklemek bizim işte böyle iyilik yaptıklarımıza şerrimizi bulaştırıyor. Halbu ki hani o gavurrr'un müslümanca tavrını takınabilsek, elimizden gelen ne ise onları yapıp, o iyiliği yaptığımız insanın yüzüne bile bakmadan arkamızı dönüp yolumuza gidebilsek. İşte o zaman " yaptığın iyilikleri hemen unut amma başkakarına yaptığın kötülükleri asla unutma" düsturuna uygun davranışı yakalamış oluruz. 

Örf, adet, an'ane, gelenek, töre gibi kemikleşmiş  inanç dışı,insanlık dışı aynı islamiyet öncesi bedeviler gibi çoğu zaman bizi değil dinden ve imandan insan olmaktan bile çıkarıyor. 


Benim, o Emine hanımdaki beklentimi ev içinde konuştuğumda üç çoğumda duydu mu? Duydu. Onlara ne öğretmiş oldum. 

Bak aman haaa sizde babanız gibi olun, iyilik yaptığınızda affetmeyin, beklenti içinde olun, başa kakın. 

Ahhh babalar...! Veya anneler de, hatta dedeler ve nineler de. 

Hayatımda yaptığım o kadaaar çok afff buyurun lütfen ve lütfen. Eşşeklikler var ki.. Saymakla bitmez. Ama neylersin ki hani yine bir tekerleme var ya..! Biz kırk kardeşiz, birbirimize eş'iz. 


Hele şu cümleye bakın. "tee fatih çarşamba semtine götürüp adresine teslim ettik. Saat oldu 03.00 falan." burda bile gizli bir alkış,aferin, taktir bekleme var. Ama vallahi bu alkış tarafı aklıma gelmeden yazdım. Ama inanın gizli bir riyakârlık var bu cümlede. İliklerimize kadar işlemiş her türlü beklentililik. Demem o işte. 


Allah, alim kuluna soracakmış, kulum dünyada benim için ne yaptın? Rabbim, senin rızan için ilim tahsil ettim ve kullarını irşad ile çalıştım. Yalan söyledin, sen onu "aman falan adam ne alim bir zat" desinler diye yaptın, onun için karşılığını da dünyada iken aldın, ahiretinde benim sana vereceğim bir lütfum, ihsanım kalmadı. 

Haydi bakalım buyurun şimdi benim cenaze namazı-maa....! 


Emine hanımdan aldı mı alacağını bu akılsız vede örf ve töre, adet ve gelenek kurbanı İsmail Hakkı? Aldı hemde kendi yüzüne tükürer 


Demem o ki.... Beklentisiz olmak lazım, bu muhteşem onurlu davranışı öğrenmek hemde öğretmek lazım. 

Kullardan beklentiye girdiğimiz annn! Allah cc katında bekletecek bir şeyimiz kalmadı bilelim. Amma Rabbimiz kereminden amennâ. 


Aha işte İsmail Hakkı örneği. Elin gavuru kadar bile olmayı başaramadı. Başını eğip, arkasını dönüp işine gücüne gidemedi, yaptığı iyiliği unutamadı, beklentisiz olamadı vesselam. 


Amma sakın ola ki.. İyilik, ikram, güzel bir söz, gülen bir yüz karşılığı teşekkür etmeyi yukarıda anlatmaya çalıştığımız konuyla eşleştirmeyelim aman ha....! 





Yorumlar

Popüler Yayınlar