RUHUMUZ MU HASTALANIR.....YOKSA AKILIMIZ MI..? 

Oğlumun aracılığı ile Ankarada bir psikiyatris doktor beyle geçen hafta bir seans terapi mi deniyor adı ne ise işte ondan aldım. 

Yani bir saat kadar görüştüm. Doktor beyi sevdim, aklı başında işine hakim birisi. Derdimin dermanına vesile olacağı düşüncem oluştuda ona dedim ki.....! Murad bey, Aklımın yarısı dellendi, Ruhum hasta dedim. Son 7-8 yılın zalimlikleri beni yedi bitirdi. 

Doktor beyde ruh hastalanmaz, akıl hastalanır dedi. 

Bende hocamın bu görüşüne katılmadım ve şu reddiye yi yazdım. Bakalım sizlerden nasıl tepkiler gelecek. 

Aklıma geldi de devamla şunuda dedim doktor beye. Peki o zaman neden Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları adında bir sağlık kuruluşu var. Doktorda; sağlık litaratüründen ruh hastalığı çıkarıldığından o hastahanenin adı da değişti dedi. Sonra araştırdım ki sahiden o hastahanenin yeni ismi galiba Bakırköy şehir hastahanesi olmuş. 

(Doktor beyin adresini isteyene gönderebilirim. Benim gibi uçuk, kaçık varsa, yada bu kahpe dünyaya yenilmemeliyim diyen varsa) 


Muhterem doktor bey: 

Bilimsel anlamda ruh hastalığı olmayabilir. Çünkü bilim, aklın kabul ettikleriyle tatmin oluyor sanırım. Ama felsefi ve manevi buudda ruh da hastalanıyormuş. Kirli ruh, temiz ruh (sağlıklı ruh,sağlıksız ruh) gibi. Allah insanı iki bedenli yaratmış. İlki maddi ve fiziki olanı ve nefsimizin emrindeki bedenimiz. Bu nefsani bedenimizle yer, içer ve her türlü maddi ihtiyaçlarımızı karşılarız. Birde manevi bedenimiz var ki işte onu da ruh'un emrine ve yönetimine vermiş. Aff buyurun maddi beden sadece mutfak ve tuvalet arası yaşar durur. Amma manâ alemindeki ruh bedenimiz yeme içme, şunu bunu asla istemez. Ruh bedenimiz letâfet ister, güzellikler ister, adamı âdem (hiçlik) olmaktan çıkaracak hizmetler ister. Bu iki bedenimize de istediklerini vermediğimizde düzenleri bozulur. Mesela hele maddi bedenin canın çektiği şeyi vermede gör bak o zaman koparacağı kızılca kıyameti.


Ruhda aynen nefis bedeni gibi ihtiyaçlarının karşılanmasını ister. Derki bana hayır, hasenat gönder, iyilik gönder, insanca latifeler gönderde doyurayım kendimi. Ee ruhu hep ihmal, maddi bedene kul köle. Şimdi lütfen söyleyiniz Murad bey, beslenmeyen bir bünye değil hasta olmak helak olmaz mı. Bana göre ruh-i hastalıklar beden-i hastalıkların çok fevkinde beslenmeli, aç bırakılmamalı.

Mesela, size güzel iltifatlar yaptım, elimi sevgiyle uzattım, yerden kaldırdım ve önce ben mutlu oldum. Ee böyle bir mutluluğu nefsim kapıdan kovdu, nereye gidecek o zaman? Vicdana, vicdan bunu akla nasıl iletecek? Ruhumuz vasıtasıyla. Yani ikinci bedenimiz o muhteşem davranışı alıp aklımıza ve idrakimize bu eylemimizin anında mükafaatını göndererek bizi mutluluktan uçuracak. 


Bu gün çok mutluyum. Hayırdır? Bir köpeğe su içirdim, cebimde on lira vardı hepsini ihtiyaç sahibi birisine verdim. Bu mutluluğu hissettiren ve fiiliyata dönüştüren ruh melekemiz değil de nedir sorarım size? Halbu ki bu güzel davranışlarımızı birinci maddi bedenimiz tasvip etti mi? Asla etmez. 

Nefis bedenimiz der ki, o onlirayla niye tatlı alıp yemedin. 

Ruhunun huzurunu,mutluluğunu düşündüğün kadar nefsininde mutluluğunu düşünseydin ya. Seni nankör der. 

Hakbuki nefsin isteklerini ben 64 yaşıma kadar belki harfiyen yerine getirdim. Doydu mu? Yeter bu kadar kâfi dedi mi? Asla demedi ve zaten demez de. Bu sefer ne oldu? Ruh bedenimi çok ama çok ihmal ettim. Ondan sonrada... Ahhh bu gün ruhum çok sıkılıyor, boğulacak gibiyim, yoksa intihar mı etsem belki bu ızdırabım biter? 

Ahh Murad beyciğim, nede çok sorumluluklarımız varmış. Amma biz insanlar hep yanlış ata oynadığımızdan sürekli kaybediyoruz. Işimiz gücümüz tekrar affınızla yazayım, mutfak ve tuvalet arası yaşamak. 

Ruh bedenimizin değil hasta olması, çıldırmadığına şükretmeli değilmiyiz?


Not: Bu fakir, yazılarını avamca yazmaktadır. Zaten kendiside bizzatihi avamın ta kendisidir.(Yemin dahi edebilirim.) 

Özellikle gençler ve taklitsel iman sahiplerine akledecek kadar sadeleştirerek yazmaya azami gayret sarf etmekteyim. Bir asırdır Diyanetin kürsülerde parmak sallatarak sadece cehennemle korkutup, Allahıda sevdirnek yerine onun içinde sürekli azapla tehdid edişlerinden sıyırıp tefekküre yönlendirmek tek amacım,mutlak muradımdır. Ve ayrıca İlim sahiplerinin tozu toprağı olmaya can atarım. Asla! aff buyurun kendimi bir haltmişim gibi görmem ve göremem. 

Bir de paylaşımlarımı paylaşmak için nezaketen dahi olsa izin istemenize hiç ama hiç gerek yoktur. Bu pisss nefsimi adam yerine de koymayın lütfen. Sadece küfürsüz,hakaretsiz, terbiye ölçülerinde bir birlikteliğim olsun bu bana en büyük ödül. 

Lakin hakareti hak edecek bir terbiyesizliğim olursa onu da alır baş tacı yaparım. Amma zalimlere yaptığım hakaretleri kendi nefsiniz için kişiselleştirip üzerinize almayınız lütfen. 

Hürmetler olsun cümlenize. 

11/10 20:23] İsmail Hakkı Özdemir: 

Yorumlar

Popüler Yayınlar