DÜNYA YANGIN YERİ OLMUŞ, İÇİNDE İMANIMIZ YANIYOR
DÜNYA YANGIN YERİ OLMUŞ,
İÇİNDE İMANIMIZ YANIYOR
Bu gün benim hüzün günüm,
Ağlıyor gözüm ağlıyor gönlüm,
Bu gün benim matem günüm,
Kuruyor gülüm bitiyor ömrüm.
Bir dua var, "Bir insanın evvelindense ahiri hayr olsun" ne doğru bir hakikatmiş. Çok etkileyici bir nasihat.
Öyle değilmidir? Efendimizin yanında toplaşan sahabi efenfilerimizin içinden bir kaç kişi müstesna, ekser çoğunluğu ya müşrikti, ya yahudiydi, hristiyan, yada puta tapıcılardı. Ama inandılar hakikate ve makamları yıldızları bile geçerek alâ-i illiyine kadar çktı.
Demek ki, insanın hayat finali belirleyici faktör oluyor.
Bunun muhafazası ise hele günümüzde zor ki ne zor. Kandırılıyoruz, inandırılıyoruz, tefrikalara alet ediliyoruz. İman-i bilgilerimiz adeta reset ediliyor.(sıfırlanıyor) Önümüze, inanmamızı istediklerini 24 saat beyinlerimize işleyerek Hak ile Hakikati öyle bir ustalıkla karıştırıyorlar ki, yorulan beyinlerimiz nihayetinde bizim irademizin dışında şartlandırılmış oluyor. Vee ağzımdan dökülen kelimeler şuurumuza ve ruhumuza çarptıkça biz bile bizden dökülen bu kelimeleri duydukça bön-leşiyoruz. Bunu söyleyen benmiyim oluyoruz.
İnsanın 5 hassesi/duyusu/duygusu vardır. Akıl, mantık, şuur, kalp ve ruh. Bu beşli varlıkla ancak doğru bilinir, doğru bulunur. Bunlardan kullanamadığımız veya kullandırılmaya fırsat tanınmaması durumlarında verdiğimiz kararlar asla öz irademizle verilmiş olmayacaktır. Bu handikaptam kendimizi sıyırıp kurtarmak içinde Fabrika ayarlarımıza dönmemiz mutlak şart ve hatta mecburiyetimizdir.
Özetle dostlar, Ahmedin, Mehmedin inandırdıklarına inanmamalıyız. Bizim, yani müslümanın, yani müm'in bir anayasası vardır. Allahın Kanunları ve Peygamberin fiili sünnetleri. Biz yaşadığımız Ülkenin konunlarına harfiyen uygun davranmak vatandaşlık vazifemiz. Eyvallah buna mecburuz. Amma yönetenlerin, siyasilerin bize empoze ile dayattıklarına inanmak bizim özgür irademizin tercih hakkıdır.
Son iki günde şahit olduğum iki cenaze oldu.
1-) İlki, 70 yaşında garibanlardan bir gariban eniştem Fariz Acar ağabeyimin vefatı ve vefatından bir, iki saat önce yaptığı güzel hasenesi. (hayrı, iyiliği) Bu zat, emekli bütçesinden tasarruf ettiği 1500 lirayı, şu kahrolası KHK ile ihraç edilen bir öğretmen aileye ikram etmiş. Ederkende "Rabbim, bu insanlar için Televizyonda anlatılanı kadarına inanmadım, ikna olmadım. Yıllardır Tek taraflı anlatılıp duruluyor. Böyle bir mahmeke ve böyle bir adalet olamaz ve ben buna inanmıyorum. İnanmadığım içinde Allahım senin adeletinin tecellisini sabır ve temkinle bekleyeceğim. Bu üç beş kuruşumu da yine senin rızan için tasadduk ediyorum. Boş gönderme bu ketmer kulunu kapından"
Bunu demiş ve 1-2 saat sonra Rahmeti Rahmana intikal etmiş. Bu insan, ahirini bu finalle tamamlamış.
2-) İkinci ise, hepimizin tanıdığı Kadir Topbaş. Genel karakteri için tek kelimeyle...Beyefendi...Taltifini bi hakkın hak eden bir şahsiyetti.
Lakin Kadir bey, maalesef dünya makamı, mansıbı, tacı, tahtı uğruna binlerce masuma en büyük haksızlığı yaparak bunların hepsini "hainler mezarlığına" gönelim diyerek dünyanın yangının içinde maazAllah imanın yanmasına razı oldu. Keşke son söz bu olarak zihinlerimizde kalmasaydı. Hiç istemezdim vallahi.
Demem o ki kardeşlerim....
Akıl, mantık, şuur, kalp ve ruh. Bu beşli varlıkla ancak doğruya, mutlak doğruyu ulaşabiliriz.
Kur'an ve Sünnet çizgisi tek hakikatimizdir. Bütün yaşadıklarımızın doğruluğunu şu 5'li duyularımıza tahlil ve tetkikini yaptırmak imanımızı, şu yanan dünyanın yangınından hıfs-î emin edecektir.
Vallahi hiç bir dünyevi tarafgirlik bizi kurtarıcı olmayacaktır. İşte verdiğim bu iki örnek çok taze.
Mutlak kurtuluşumuz, Kur'an ve Sünnet ahkâmına göre hayatlarımızı dizayn etmekle olacaktır vesselam.
Yorumlar
Yorum Gönder