Çok Muhterem Hacı Zeki Ağabeyim ile:
Aklıma geldi en önce bunu yazmalıyım mutlaka:
‘’Bu Ağabeyimin; günümüzde maalesef bitip, tükenmek üzere olan çok güzel bir hasleti vardı.
Hasta ziyaretlerine, düğün cemiyetlerine, misafir ikrâmına, cenaze merasimlerinin en başından sonuna kadar bulunma vazifelerine gerçekten çok hassas davranır, asla ve kat’a bu sosyal ve insan-i vazifelerini hafife almaz, vurdum duymaz davranmaz ve gerçekten her zaman safın en önlerinde olurdu.
Ve hatta uzakta olanlarımıza da paylaşılacak her neyse (baş sağlığı veya göz aydınlığı) o sosyal sorumluluk vazifemizi icra edene kadarda bizleri takip ederdi.
Ağabeyimin bu meziyeti gerçekten çok taktire şâyandı.
Bu vazifelerde çok gevşek davranan kendi basiretsizliğimden de maalesef hep hicap duymuşumdur.
Hatıralık anıma anlatayım.
Köy halkının kahir ekseriyetinin benim yaptığım yaramazlıklara tahammül göstermelerini kendimden menkulmuş gibi algılayacak kadar hem çok şımarık hemde bu durumu idrakten henüz yoksun bir yaştaydım.
Halbuki bütün bu hoşgörülü ve
sabırlı davranışların çok muhterem pederimin o güzel hatırı için olduğunu yıllar sonra ancak idrak edebilmiştim.
Babamın görev yaptığı köyümüzün tek camisi etrafında yine arkadaşlarımla birlikte oynuyoruz.
Şimdi hangi rahatsızlığı verdiğimi hatırlayamadığım bir kusurum için (gerçekten o kadar çok ki..!)
Rabbim gâni gâni rahmetine gark etsin inşaAllah, Nevzat emi (muhterem Mücahit Aras ağabeyimin babası) benimle savaş halinde.
Nevzat emi;
(bu zatın daha sonraları doğumum esnasında benim ismimi koyan büyüğüm olduğunu öğreniyorum.)
-Ola İsmail Hakkı bak ben sana eve git demedim mi.
-Ya niye ya.
-Peki anlaşıldı Zeki gelsin ona söyleyim de o senin hakkından gelir.
-Ne sanki ondan mı gorhacam dedimmmm..(Bu kesin cahil cesareti)
-Ağabeyinden sen korkmazmısın.
-Ne korkacam ya.
Bir kez kabadıyı olduk ya. Tutana aşk olsun.
Nevzat emide beni iyice havaya sokup oyalıyormuş meğerse.
Zeki ağabeyimde Erzurumdan gelmiş eve doğru çıkıyormuş. Ben abimi göremeyecek bir pozisyondayım. Nevzat emi ise abimin geldiğini hatta bize çok yaklaştığını görmüş, bana da hak ettiğim dersi vermek üzere abime onun hakkında söylediklerimi duyurmaya çalışıyormuş.
-Demek Zekiden de korkmazsın ha.
Oyalandırıldığımı algılamaktan çok uzaklardayım.
Sinek siklet kabadayılıklardayım.
Tekrar;
-Demek sen Zekiden de korkmazsın ha.
-Korkmam tabi.
-Zeki..Zeki gel hele gel.
Bak sizin küçük bey sendende korkmuyormuş, kaç zamandır eve git diyip duruyorum o ise habire bildiğini yapıp durmakta.
Bende içimden düşünüyorum ki.. Nevzat emice niye kendi kendine konuşuyor acaba?
Yada beni ağabeyimlen korkutarak eve göndermeye çalışıyor.
Meğerse Zeki abimi tam köşeyi dönerken durdurup, abimi köşede gizlemiş. Abimin benim söylediklerimi duymasını sağlıyormuş. Ben ise bol keseden sallamaya devam ediyorum.
-Hem ağabeyim ne arasın kiii.
--Demek abini görsen şimdi söylediklerini korkup söyleyemezsin onun yüzüne karşı.
--Niye söylemiyecekmişim......
-Eee öylemi dersin gelde kendin bak..
-Zekiden korkmuyormuşsun yaa...!!
-Bakarım tabii. dedim ve köşe başına doğru yaklaşmaya başladım. -
Sanırım 1-1.5 metre kalmıştı ki Abim birden köşeyi dönüverdi.
-Ola bu Nevzat emiye söylediklerini hele birde bene söylesene.
Aman Allahım..! nasıl gerisin geri fırlamışım kii. Sanırım kendimi korkudan kaybetmişim.
Öyle bir fırladım kii...!!
Cami aralığında Şevki emmilerin ev istikametinde kısa kestirme dar bir yol vardı ona bile yönelenemedim.
Cami ile o dar yolu oluşturan komşu evin samanlık bacasına bir zıpladım ki tutana aşk olsun.
Çok korkmuştum, çooook.
O günün akşamında bile korkumdan bahçe duvarına çıkıp evi gözetledim durdum.
Neyseki abimin kızmayacağına ikna ettilerde eve girebildim.
-Ama Rahmetli Nevzat emmimin benden intikamını alması da çok acı oldu yani. Gerçekten hak etmiştim.
Daha sonraları bunun zevkini epey bir müddet çıkartıp durdu rahmeti emmim.-
Epey bir zaman, beni her gördüğünde;
-Alll sana sinek siklet kabadayı beyy.. Öyle olmaz böyle olur.
-Demek sen Zekiden de korkmazsın haa…!
Rahmeti Rahmanın merhametine mazhar olsun cümlesi inşaAllah.
Yorumlar
Yorum Gönder