YARATILMIŞ VARLIKLARA
MUTLAK TARAFGİR OLUNUR MU..?
Olanların vay haline...!!!!

Özellikle biz müslümanlar, bu kavramı; yani mutlak tarafgirliği çok iyi idrak etmek mecburiyetindeyiz.
(Mutlak tarafgirlik : Şartsız, şeksiz, şüphesiz, asla sorgulamadan inanmak, boyun eğmek ve bu inançtan asla ve kat'a vaz geçmemek demektir)

Maalesef ve özellikle bütün yayın organlarının her çeşidi kullanılarak insanlar, dünyevi/fani olan her türlü değişken olay ve fiillere ve bunu işleyen insanlara şartlandırılarak-hâşâ- sanki taparcasına  taraf olmaya; ya ikna yolu ile yada maddi menfeat vaadleriyle adetâ idraken kilitlendiriliyoruz.

Kendilerine İnandırıp, tabu haline getirerek, asla vaz geçilmez oldukları fikrini empoze ediyorlar .

Bu şartlandırmaları; en fazla siyasi partiler yapıyorlar.
Devamında; makam, mansıp, ün, şan, tarikat, cemeat, maddi zenginlikler, kadın, futbolizm vs.lere kavuşma arzu-istekleri takip ediyor.
Bu dünyevi oluşumlar ve istekler, bizler için mutlak tarafgirliğimizin (Kuran ve Sünnet) yerine geçiyor. Yani fani olan, kişiye özel, veya belirli bir guruba, cemaate,  tarikata özel veya bir siyasi partiye özel, futbola özel ve hatta insanları katletme işini Allah için yaptıklarını söyleyen radikal guruplara özel hedeflere ""kilitlendirildiğimiz ve/veya kilitlendigimiz"" için bize/bizlere her yolun mübah olduğunu hipnotize ediyorlar.
Ve hatta beyinlerimizi esir alıyorlar.
Öyle ki bu uğurda insanlar gerektiğinde gözünü kırpmadan ölüme bile gidiyor. Bu günkü terör örgütlerinin elemanları gibi.
Bu örnekler o kadar çok ki maalesef..!!
İşte bütün bu;

**Adeletsiz, merhametsiz, hukuksuz, ahlaksız ve gayr-i İman'i/ İnsan'i
hal ve eylemlerin taraftar bulması; öncelikle müslümanların rotalarının gerçek istikâmetlerinden saptırılmalarından  kaynaklanmaktadır.

Yani, mutlak tarafgirlik, dünyevi olgularla yer değiştirildiği için; dünya nüfusunun %5' i  sefahat (zevk-u sefa içinde), %95' i de sefelat içinde yaşıyor.

Neden acaba...? bu haksızca ve insafsızca yaşam dengesizliği?

İnsanoğlu ve müslüman ümmeti; 
imanlarını hayatlarına tatbik edebilselerdi dünyaya gerçek adeletle  yaşamayı öğreteceklerdi.

Evet bu dengesizlik, müslümanlar ve diğer semavi din mensuplarının; mutlak tarafgir olacakları Allah/Tanrı/Yaratıcı ve Peygamberleri yerine dünyevi varlıklara taparcasına nefsani arzulara esir olarak tercihlerini yanlış kullanmaları sebebiyledir.

Halbu ki; tahrif edilmemiş hangi semavi din olursa olsun ve özellikle biz Ümmet- i Muhammed milleti mutlak tarafgirlikte Rabbimizin  emirlerini, Peygamberimizin tebliğlerini;
yaşantılarımıza uygulayamadığımızdan başımızdaki böyle belaları yaşamaktayız.
**VİRÜS GİBİ**.."ADALETSİZLİK GİBİ"

Bizlere sunulan; nefislerimizi tahrik ve kamçılayan olmazsa olmazmış gibi inandırılan, özendirilen, "taptırılan" her ne olursa olsun;
(siyasi görüş mensubiyeti, futbolizim, makam, para, modernizim, kadın vs.gibi)
dünyevi oluşumları tercih etmemizden kaynaklanmaktadır.

Mesela; Siyasi parti tarafgirliğimiz eğer bizi o partinin de gerektiğinde amellerinin-işlerinin sorgulana bileceği fikrinden uzaklaştırıp;  "benim partim asla yanlış yapmaz" inancında sabitlemişse...!!
İşte o zaman, adaletsizlikler, hukuksuzluklar, kayırmacılıklar vs. başladı demektir.
Ve belkide bu düşüncedeki ısrarcılıklarımız, bizleri gizli şirke bile sokmaktadır.
Çünkü dünyevi/fani olan bir özneye, nesneye, insanlara çok cahilâne  -hafizanAllah- Uluhiyet (İlahlık) addetmiş oluyoruz.
Bu örneğe, bütün hayatımızdaki dünyevi olan ve kayıtsız, şartsız taraf olduğumuz her türlü eylem ve fiilerimizide dahil ederek çoğaltabiliriz.

Sonuç:
Hayatlarımızı; "ALLAH cc ve RASULÜ sav ' ne mutlak ittiba ve mutlak ve tek tarafgir, mutlak boyun eğilecek İman'ımız olacağını biricik hakikatimiz olarak kabul ve tatbik edersek istikâmet kazanacağız.
Bunun dışında; hiç bir olayı, kurumu, makamı, mansıbı, futbolizm'i, maddi değerleri sorgulanamaz, ""HATA"" yapamaz olarak görmemeli ve gerektiğinde vaz geçilip, terk edilebilecekleri, ikaz edilip istikamete yönlendirilecekleri idrakimizde yerini bulmalıdır.

İşte bunu başardığımızda ne olur...?

Bunun yerini İlahi kanunlar, ilahi emirler, gerçek anlamda fiili hayatımızda makes bulacağı için hem dünyamız ve hemde ukbamız cennet misli bir boyuta taşınmış olacaktır.
Ve bizden desteklenmelerini talep eden bütün dünyevi unsurlarda bizim itikatımız doğrultusunda şekillenmek zorunda kalacakları için her türlü kazan...kazan elde edilmiş olacaktır.
Allah cc İzni ve Lütfuyla.

İsmail Hakkı, avam olduğu için, avam lisanı ile yazdı.
Sürç-i lisan aff ola.

Yorumlar

Popüler Yayınlar