NEREDEN BİLİRDİ BABA HASAN AHALİSİ,
DERTLERİNE ÇARE OLACAK KÖYÜN DELİSİ.

(Ön yargılı bir milletiz malesef.
Köyün delisi, kendini akıllı sananlara nasıl bir ders verdi ki.. Utancından başını yerden kaldır, kaldırabilirsen)

Hasan köyün delisiydi Cihan. Annesi sağken pırıl pırıl giysileri, her, zaman taralı saçları,  hele birisi delisin desin hele.
Anacığı bir dağ gibi dikilirdi akıllıların karşısında; duran beri gelsin.

Anacığı vefat etti, Cihanda sahiden bu Cihanda şimdi garip, kimsesiz kaldı. Babası vardı ama, sanki baba oğlundan  bin beter düşkündü.
Aha altı aydırda o da öldü. Muhtar biraz  yanına aldı gibi ama. Cihana tahammul etmek için çok tahammüllü olmak lazım. O tahammülde muhtara hiç uğramamış.
Cihan, bir işi doğru yaparsa iki işi perişan eder durumdadır yani.
Muhtarda dellenir durur.

Cihanın sağ tarafı felçlidir. Çocukken (babasınında diri olduğu zamandır) bir iki götürürler doktora. Ta beşikteyken çocuk felçi geçirmiş, anası bilememiş. Öylece yerleşmiş kalmış. Zihnide gel git durumunda demiş. Yani çok çok özel bakım ve bir o kadarda özel eğitim lazımmış.

Çoğu zaman köyün bakkalının önünde yada kahvenin kapı dibinde oturur durur.
İçi acıyan, kalbi yumuşan çıkarsa karnı doyar; yoksa o gün aç, bilaç boynu bükük sessiz sessiz oturuverir. Evine gitme vakti yatsı namazıdır. Cemaat dağıldımı Cihanda evine gidermiş.
Sağ eli göksünde, ayağınıda sürükleyerek yönelir harabe olmuş evine.

Evinde ne eder, nasıl eder hiç kimse bilmez. Bir iki muhtara sitem eden oldu. Yahu gidip şunun evinin içini bir görsek diye ama doğrusu kimse cesaret edemedi eve girmeye.
Sanki ev kendini adeta kapamışta, sadece Cihan için açılır kapıları.

Ahh..Cihan, bilsen ki bu yalancı dünya yalanlar üzerinde dururda, kimse essahcı olamaz bir türlü.

Köyün çocukları malum, eğlence buldular mı ohh deymen keyiflerine.
Toplanır gelirler Cihanın önünde dikilerek başlarlar;
~Deli Cihan bizi yakala....
~Deli Cihan bizi yakala....
Bir, iki tınmaz ama bu seferde başlarlar küçük taşlar atarak tahrik edip kendilerini koşturmaya kalksın diye iyicene kızdırmaya.
Bilirler ki Cihan hiç birisini yakalayamaz. Sağ eli sürekli göğsüne yapışık, sağ ayağınıda zorla sürükleyerek anca kendini ayakta durduracak durumdadır.
Yaşlılardan kızıp, bağıranlar olur ama, çoğu zaman Cihan bu eğlence arayan çocukların oyuncağı olur durur.
Kaç sefer bir kenarda çocukların bu zulümlerinden dolayı hüngür hüngür ağladığı görülsede Hasan köyün aklıbaşında insanlarınca çokta dertlenilmez gibi olunur. Yani bu durumu herkes kanıksamıştır.

Baba Hasan köyü, Torosların eteğinde, Pozantıya yakın bir yerleşimdedir. Bahar oldumu köyün tamamı Toroslara yaylaya çıkar, ta sonbaharın sonunda anca inerler köylerine.
Süt koyun yeyiştiriciliğidir meslekleri. Bu köyün koyun peyniri dillere destandır yöresinde. Bir marka olmuştur Baba Hasan peyniri.

Cihanda son bir yıldır şöyle bir huy peyda olmuştur. Kışın kar olmadığı zaman koyunlar köyün yakınlarındaki otlaklara çıkartılır. Herkes köy meydanına getir koyunlarını, çobanlarda bölükler halinde alır götürürler.
Çoğu zaman, Cihanda, toplanma bölgesinin etrafında dolanmaktadır. Gelen koyunların arasına girerek koyunların sahibinin gözü önünde;
~Bu ben...Bu Ali...Bu nine....
Her gelen koyun gurubunun içine girer ve gözleriyle özel olarak koyunları arar, bulur ve onların sırtlarından tutatak;
~Bu ben...Bu Ali...Bu nine....

Çoğu zaman kızıp çıkarırlar sürünün içinden Cihanı.

Felaketleri yaşayacakları yazda da yine yaylaya çıkar köy halkı.
Daha gitmelerinin ilk haftasında Çavuş emminin İbrahamın çadırında bir şivan kopar. Gece kurtlar sürüye girip 8 koyunu boğmuştur.

Halbuki sürü yaylaya varmadan en az bir hafta önce her aile yaylaya giderek çitleri, otlukları yani ayıların, kurtların, tilkilerin girebilecek her yerleri kontrol eder, sağlamlaştırırlardı.

Bu nasıl oldu..Ne oldu..Niye oldu...
Derken biraz unutulur gibi olur ki bu seferde başka bir evin sürüsündeki zaiyat haberi şivanı kopar. 24 hayvan boğulmuş.

Dehşet bir durumdur. Adeta seferberlik ilan edilir, kameralar takılır, gece sabaha kadar nöbet tutulmaya başlanır. Dağ, taş iyicene tetkik edilerek kurtların geliş yönleri bulunmaya çalışılır, ama nafile.

Kurtlar sanki bir strateji belirlemişlerde insanların vücutlarının iflas ettiği anları bilir gibi uykuya teslim olunan o zaman diliminde gelir illâki bir yol bulup sürüye  girer boğacağını boğar çeker giderler.

Üçüncü vak'ada da 32 koyun telef edilmiş bulunur. İnsanlar çıldırmak üzeredir.

Jandarma çağrılır, ta İstanbuldan Afad arama kurtarma çağrılır, yok oğlu yok. Kurtların hangi yönden sürüye ulaştıkları imkanı yok bulunamaz. Kurtlarda yakalanamaz.

Bir gün, canı çok sıkkın olan çavuş emminin İbrahamın aklına bu Cihanın köyde koyun sürüsünün içine girip özel olarak arayıp bularak gidip sırtından tutup;
~Bu ben...Bu Ali...Bu nine....
dediği aklına gelir. Hemen koşar ilk önce kendi sürüsünün içinden Cihanın yakalayıp sırtından tuttuğu iki koyunu bulmaya çalışır. Ama o koyunlar yoktur. Bu ilk 8 koyunun telef edildikleri içindedir bu iki koyunuda.

Koşar, 24 hayvanın telef olduğu sürü sahibi komşusuna, durumu açıklayarak;
~Cihanın senin koyunların arasından seçtikleri olmuşmuydu?
~Oldu, 4 taneydi.
~Hadi gel bana o koyunları bulup göster.
O koyunlarda telef olanlar arasındadır.
Koşarlar 32 koyunu telef olana, onunda 8 koyununun sırtından tutmuşmuş Cihan.

Çavuş emminin İbraham çığlığı koparır. ~Ahh..Biz meğer kendi ocağımızı kendimiz söndürmekteymişiz.

Cihan, köyden âlel acele getirtilir, sırayla  telef olan koyun sürülerinin yanına götürülür.

Çavuş emminin İbraham;
~Cihan, haydi gir sürünün içine; senin, Alinin ve ninenin koyunlarını bul bakalım der.
Cihan girer sürünün içine ilk arama, ikinci ve üçüncü arama sonrası...
~Onlar gittiiiiii..Onlar gitttiiii.

Diğer sürülerde de arattırılır, diğerlerinde de yine....
~Onlar gitttiiii. Onlar gitttiii...
der Cihan.
Köylünün adeta nefesleri kesilir. İmam davet edilip olan biten anlatılır.
İmam, İbraham efendiye sorar;
~Cihan senin kaç koyununun sırtından tuttu?
~İki koyunun
~Toplam kaç koyunun var?
~87
~Senin bu mal varlığının, yani koyunlarının 40'ta bir zekatını verme zorunluluğun var. Toplamda 2 koyununu zekat olarak vermen lazım. Ama bak şimdi 2 koyunu zekat olarak vermek sana zor geldi ama Allahta senden 4 katını aldı.

24 koyunu telef olanın 4 koyununun sırtından tutmuş Cihan.
32 koyunu telef olanın 8 koyununun sırtından tutmuş.
Üçününde vermeleri gereken zekatlarının tam 4 katı hayvanları telef olmuş.
Hele 400-500 koyunu olan daha zenginler bu hakikati öğrendiklerinde akılları başına gelmiş çok şükür.
İmam efendi son cümlesiyle daha da beteri neler yaşayabileceklerini söylemişte hem Allahla savaşmamaları getektiğini, hemde başlarında Cihan gibi bir nimetleri olduğu nasihatını vermiş.

~Eğer Rabbim, şu çavuş emminin İbraham efendinin aklına bu Cihanın yaptığı uyarıyı düşündürtmeseydi inanın sizin belkide bu sezon sonu köyünüze indirecek bir tek koyununuz bile kalmayacaktı.

Çünkü, sizler; belki yıllardır bu günahı işleye işleye şimdi de Gayretullaha dokunacak helâk olma seviyesine getirmişsiniz mallarınızı ve kendinizi.

Demek ki yinede içinizde duası kabul olanların yüzü suyu hürmetine Rahmanın merhametine tutunmaktasınız.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir."
Bakara Suresi, 110. ayet:

Yorumlar

Popüler Yayınlar