KOÇO AĞANIN İNADI
Bu Hikaye Ardahanda yaşanmış gerçek bir hikayedir.

Devri zamanında, Ardahan ve havalisince çok tanınan iki ağa vardır. Koço ve Latif ağa.

Koço ağa, erkek çocuk sevdalısı birisidir. İki evlilik yapar ama bir türlü erkek evlat sahibi olamaz. Üçüncü evliliğinide yapar ve nihayet bir oğlu olur.
Bunun şerefine, Koço ağa öyle bir şölen hazırlatır ki dillere destan olur. Onlarca kaz kesilir, pilavlar, keteler, börekler hazırlanır.
Yüze yakın insan bu şölene davet edilir. Davetliler arasında komşu köyden Latif ağada vardır.
Neşe ile bol sohbetler yapılır.

Doğuda; bu kaz, hindi,  tavuk eti yendiğinde bunların kol incikleri iki kişi tarafından tutularak iddiaya girilir. Ladesleşmek, çok hoş, geleneksel bir latife ve eğlence mevzusudur.

Misafirler, ev sahibi Koço ağaya bu teklifi yapar, hatta ısrar ederler. Kiminle ladesleşsin diye bir tartışma yapılır ve nihayet Latif ağanın,  Koço ağaya denk olduğunda karar kılınır ve bu iki ağanın lades tutmaları istenir.
Güle oynaya kabilinden bu seferde kazananın alacağı hediye/ödül ne olsun'a sıra gelir. İkiside ağa ya şanlarına denk makbul hefiye olmalı denir. Ve nihayet bellerindeki silahlar lades armağanı olsun kararı alınır.
Bilirsiniz; silahın, biz Türk milletinde çok derin bir anlamı vardır.

At, avrat, silah; bu üç unsur Türk Milleti için çok derin manalar ifade eder.
Vatan ve bayrağın bekası ve muhafazası için bu üç unsur; olmazsa olmazlarıdır biz Türk evlatlarının.

Avrat, Ana'dır. Vatan ocağının dumanını tüttürür ve Vatanın muhafazası için yiğitler yetiştirir.
At ve Silah da; Ana'sının yetiştirdiği yiğidinin harp gereçleridir.
Bunlarla Vatanını korur, savunur.

Yani bu üç unsur olan at-avrat ve silah; birbirinden koparılamayacak üç organ gibidir.Üçü de çok azizdir. Namusdur.

Gerçi günümüzde bu mertlikte bozuldu ya..! Avrat aynı gibi de....At'ın yerini jetler, dronlar uzay gemileri aldı.
Silahta zaten çığırından çıktı.
Atom bombalarıda insan oğlunu tatmin etmez oldu, şimdide kâinatı top yekün imha edecek silahlar üretilmeye başlanmış bile. Şimdilik ellerinde vurüs var ama buda onları pek kesmiyor. Dahası, dahada dahası olmalıymış.
Düşünsenize, kıyametin erken kopması için "Tanrıyı zorluyanlar" bile varmış...!!!

Bir darbımesel vardır. Karacaoğlana atfedilir.
"Delikli demir (tüfenk) çıktı mertlik bozuldu."
Yani eskiden, silah kılıçtı, ok'tu, mızraktı ya..Hani bunları kullanmaya bilek lazımdı, babayiğit olmak lazımdı.

Genç kardeşlerim için...:
Darbımesel..: eskimiş ata sözü anlamında kullanılır.
Atfetmek...: Kaynak gösterilen kişi

Hikayemize dönelim.
Koço ağa armağanın silah olmasına çok itiraz eder. Olmaz der efendiler. Bu silah mevzusu bilirsiniz çok hassas, derin manalar içerir.(haşâ, silahını kaybeden namusunu da kaybetmiş gibi çok derin ve manidar bir mana içerir. Koço ağanın tedirginliği bundan)
Başka şey olsun. Tarla,tarlalar olsun, bir ahır dolusu tosun olsun, yüz-iki yüz koyun olsun vs. gibi teklif eder ama hazirun (an itibariyle o mecliste bulunanlar) ısrarla silah diye diretirler ki,  lades; dillere destan bir boyut kazansın, bu ladesleşmeyi duyan kazananını merak etsin, heyecanla sonucunu beklesin. Yöremizde daha önce böyle ağır sorumluluk taşıyan ve armağanı silah olan başka bir ladesleşme olmamış olsun. Köyümüzün şanı alsın yürüsün.
Nihayet Koço ağa ısrarlara dayanamaz ve ladesleşirler.
Koço ağanın, ısrarla bir oğlum olsun dediği o evlat büyürde delikanlılık çağına gelirde bu ağalar bir türlü ladeste birbirlerini yenemezler.
Latif ağa esnaftır, bu Koço defalarca işyerine girer çıkar, bahaneler eder, mümkünü yok ladesleyemez.
O kadar takıntı yapar ki, akıl hastası oldu olacak durumuna bile gelir. Bu ladesleşmeyi bilenlerden bazı densizler Koço ağayı gördüklerinde manidar manidar;
 ~Ağa bak hele bir belinede silahın duruyorumu.(haşâ, sanki namusuna sahipmisin anlamında)

Köyün imamı ne nasihatlar eder, olmadı alır ilçeye (Ardahan şimdi il. Ama o zaman ilçeydi) müftü beye götür o nasihat eder.Yok ve yok. Faydası olmaz bir türlü.Bu inadından vaz geçiremezler. Birde, ya yenilirsem bu seferde insanlar bana Koço ağa sadece silahınımı kaybettin demezlermi...!!!!

Bir kış günü ikindi vakitlerinde, Koço ağa divane uzanmış, hanımıda yanında yufka açmaktadır. Bir ara derin bir uykuya dalan Koço ağa rüyasında yine aynı bu kış ortamında zar zor Latif ağanın köyüne giderek atını Latif ağanın kapısının önünde kişnetip içeriden çıkmalarını sağlar ve o panikle atından inerken atının eğerini Latif ağaya uzatır ve tut hele der ve Latif ağada ladesi unutur ve eyeri aline alır. Koço ağada LADES der ve Latif ağayı yenmiş olur.
Koço ağa bu rüyanın heyecanı ile uyanır, kendini biraz toparlar ve fırlar çıkar evden.
Atını kaptığı gibi Latif ağanın köyüne doğru sürer. Oğlu ve avradı ne yapsa, ne etseler durduramazlar.
~Ağam etmen, eylemen, bu karda, tipide akşam vakti sen nereye gidersin. Ocağımızı mı söndürecen, şunu mu bunu mu edecen der ama beyhude.

Koço ağa, çok zorlukla, tipinin şiddetinde, nefesi kesile kesile gecenin bir vaktinde Latif ağanın kapısına varır, aynı rüyasında olduğu gibi.
Atını şahlandırıp kişnetir. Hay, havar kopar ve Latif ağa oğullarıyla kapıya fırlarlar ki Koço ağa perişan bir halde atın üstünde öylece beklemektedir. Latif ağanın, atının dibine kadar gelmesini bekler ve inme pozisyonu alır gibi yaparken düşecekmiş, çok bitkinmiş gibi gösterir kendini Latif ağaya. Latif ağa bir eliyle Koço ağanın koltuğunun altından tuttuğu an, Koço ağa atın yularını Latif ağanın boşdaki eline doğru uzatır.
~Hele tut şu yuları der nefes nefese.
Latif ağa o hengamede bile unutmaz.
~Aklımda der.
Yere inen Koço ağa bunu duyar duymaz tekrar atına biner ve geldiği yöne doğru sürer atını.
Bu sefer ev sahipleri yalvar, yakar ne etseler durduramazlar. Çeker gider Koço ağa.

Ve malesef, bu hikayenin kazananları aç kurtlar olur...!!
Çünkü, Koço ağa ile atının cesetleri aç kurtların rızıkları oluverir.

Bu kıssadan çıkarılacak hisse....:
İnatlaşmanın beraberinde gelen felaketler, bu hikayenin neresinde başladı..?

a-) Hayırlı evlat yerine, Erkek çocukta ısrar etmesi sonucu başlayan şer işler.
Erkek evlat şerefine ziyafet verildi ve ziyafette ladesleşme ile Koço ağanın kader çizgisi Allahu âlem kendi inadı ve ısrarı yüzünden değişti.
Çünki hakkımdan hayırlısını ver Rabbim demedi.Israrla erkek evlat istedi.
Yani Rabbine güvenip ve itimat edip hakkımdan hayırlı olanı istiyorum demedi. Ne verirsen, hatta vermesen bile taktirine rıza gösterir, razı olurum demedi.İnatla erkek dedi durdu.

b-) Aciz bir kul olduğunu unuttu. Üstesinden gelemeyeceğini anladığı, gücün yetmeyeceği işlerde; 
~Üzerime düşeni yaptım,  gücüm buraya kadar deyip, bundan sonrası gayri beni aşar deyip yine Rabbine sığınıp,tevekkül etmesi gerekirken o inadında ısrar etti ve bir nevi kendi felaketini kendi istemiş oldu.
Halbu ki sebepler sadece bir perde.
Kadere razı olmanın batını (göremediğimiz, bilemediğimiz) tarafını ihmal etmemeliydi.

Rahmet olsun ruhuna inşallah.
Ama.....!!!!
"HADDİNİ BİLEN KENDİNİ BİLİR"
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
!...Bu sabah namazından sonra uyumuştum. Rüyada, ta 30 yıl öncesinden tanıdığım Ardahanlı birisini gördüm. Bu zat, yıllar önce vefat ettti.
Rüyamda, bir divanda oturmuş Kuran okuyordu. Bu zat hiç aklımda, fikrimde yokken niye gördüm ki diye düşünüp durmuştum doğrusu.
Bu hikayeyi değil yazmak, hikayenin varlığından bile haberim yoktu.
Kahvaltı esnasında internette gezinirken konusu bu olan bu hikayenin videosunu seyrettim.
Videosundan kendimce çıkardığım ve biz kullar için dersimiz olacak hisseyi beraber tefekkür edelim diye de yazıya döktüm.
Bu gün, rüyamda Ardahanlı birisini görüyorum ve hiç varlığından haberdar bile olmadığım bu Ardahanlı Koço ağanın hikayesini yazıyorum.
Acaba ben mi yazdım...????
Yoksa kaderimde olan bir vazifeyi mi  ifâ etmiş oldum...?
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Yorumlar

Popüler Yayınlar