İNANÇ SORUMLULUĞUNU TAŞIYAMIYANIN İŞLEDİĞİ CİNAYETLER......!!!!!

Ne korkunç cinayetmiş meğer inandım dediğimiz dinimizin gerekliliğini yerine getirmemek. Onun doğruları çizgisinde yaşayamamak.

Ahmet Nesin, ataist olduğunu ikrar ettikten sonra, dindar siyasetçilerin inançlarına çok zıt fiiliyatlarından örnekler verdikten sonra...:
Çok ama çok acı ve hatta kahredici şu cümleyi söyleyiverdi.
~Bunlar, inançlarına göre evreni ve canlıları Allah yaratmış derler  ama o inandıkları Allahlarının emirlerinin çoğuna uymazlar, kocaman kocaman adamlar yalan söylerler, insanların hukuklarını kendi ikballeri uğruna gözlerini kırpmadan çiğnerler.
Ben bunlara baktıkça ateist olmakla ne kadar doğru bir çizgide olduğuma daha çok inanıp, bağlanarak bu seçimimde ne kadar isabetli olduğumu hissedip rahatlamaktayım.

Aslında, Ahmet Nesin, hakikatli bir iz'an sahibi olmuş olsa,  asla Vahdet inancını getirip kişilerin hal ve davranışlarına sıkıştırmaz. Bu kadar küçültmez. Bu onun idrakinin henüz daha olgunlaşmadığı anlamına geliyor.
Ve birde nefsi ve şeytanının tazyikine yenilip aldanıyor.

Asıl bizi üzüp mahveden; Bir olan Allaha inanıyorum diye sözle ikrarını âleme duyuran biz müslümanların... Hayatlarını, uygulamalı olarakta Müslümanca yaşamamalarının sosyal, ekonomik, siyasi, psikolojik travmalarıdır.

Ne çok acı ki... Ben müslümanım diye ilan eden bir müm'in in müslümanca yaşamaması... yaşayamaması sadece kendi dar çevresine yada ilişkili olduğu muhataplarını etkilemiyormuş.

Ahmet Nesin örneğinde olduğu gibi..:

a-) Ahmet Nesin aslında kendi dünyasında kendine ataistliği seçmiş ama kalbi tam emin değilmiş. Yinede içini yiyen bir kurt varmış. Acaba gerçekten "doğru" bu mu?
Yoksa gerçek doğru başka bir yerde mi? 
Yani gizliden gizliye yinede bir arayış içinde. Ataistlik fikrini çürütecek teorik ve uygulamalı başka bir inancı yakalayabilirmiyimin izini sürmeyi de bırakmamış. Kurt içini kemirmekte.

b-) İçini kemiren kurt, demek ki İslam dinini kendine yakıştırmakta ama O, (Ahmet Nesin) nefsiyle direnmekte. Hatta konuşmasında şunuda dedi ki.. Çok hürmet edip sevdiğim Müslüman dostlarımda var. Ama demek ki bu taktir ettiği müslüman dostlarının azlığı onu bütüne ulaşmasına yetmemiş ki arayışını,  tahlil ve tetkikini sürdürmeye devam etmekte iken; toplumu ve kitleleri arkasında sürükleyen siyasi vitrindeki müslümanların yapıp ettiklerini kendi inanç kriterlerine referans olarak almanın yanlışını yaparak ve nefsininde tazyik ve tahrikiyle....
"Müslüman olduğunu ilan edip inandığı dininin kurallarına uymayanları gördükçe Ateistliği seçmekte ne kadar isabetli bir karar verdiğimi daha iyi anladım" 
diyerek kâfirliğine devam etmekte ve hatta kendisini takip eden ve inancı pamuk ipliğine bağlı müslümanları bile etkileyerek patır patır dökülmelere kapı aralamaktadır.
Zaten O'nun gibi kâfir olanlara da;  "bizimde içimiz rahat olsun, demek bizde doğru bir seçim yapmışız" dedirtmektedir.

Buyurun müslümanlığını ilan edip,  Müslümanca yaşamayanların sadece bu tahribatlarını dahi tefekkür etsek,  insanın cinnet geçiresi gelmez mi?
Söylediği ile yaptığı birbirinin zıddı olan bu gafiller ne korkunç manevi tahribatlara sebep oluyorlar denmez mi?

Hem kendi manevi hayatlarını ve hemde kendilerini misal, örnek ve temsil-i müslüman olarak görenlerin manevi tahribatlarına sebebiyet vermiş olmuyorlar mı...?

Yeminler ederek, iktidar olursam sizin hepinizin karnını doyuracağım diyerek firavun gibi siyaset yapan Haydar Baş, dün teslim-i hayat etti.(vefat etti)
N'oldu..!! acziyetini unutup, şeytanı ile yaşadı gitti.

ÜÇ GÜNLÜK DÜNYA VE İÇİNDEKİLER İÇİN VALLAHİDE BİLLAHİDE DEĞMEZ.

Tefekkür etmenin bin rekat nafile namazdan daha efdal olması işte bundan.
Düşün.... Akl et... İz'an ve İdrak süzgecinden geçir....!!!

Yorumlar

Popüler Yayınlar