.....TEŞEKKÜR ETMEK..
........ ÖZÜR DİLEMEK......
GÜZEL İŞLERİMİZ İÇİN TEŞEKKÜR BEKLEMEK HAKKIMIZ OLDUĞU GİBİ, GÖNÜL İNCİTİCİ DAVRANIŞLARIMIZDA DA ÖZÜR DİLEMEK VAZİFEMİZDİR.
Teşekkür, alacağımız olan; özür ise borcumuz olan "KUL HAKKI" dır..!!!
TEŞEKKÜR ETMEK...:
Ruh'un cilası, adetâ kalplerimizin gıdasıdır. Teşekkür eden kişi, teşekkür edilenin nazarında bolca hürmete ve saygıya pây'e kazanır.
ÖZÜR DİLEMEK........:
1. SAFHA
Özür dilemenin ruha ve bedene etkileri; maddi ve manevi yararları.
1-Bir suçun, kusurun elde olmadan, gayri ihtiyari yapılması.
2-Sakatlık, bozukluk, elverişsizlik.
3-Kibir, gurur ve benlik damarlarına dokunulan sözlü ve fiili saldırılara çok daha yüksek derecede ani tepkisel davranış.
4-Hoşgörülü ve bağışlayıcı olamama hali, davranış bozukluğu.
Özrün tahribatı insan fıtratında iki türlü tezahür ediyor.
a) - Maddi, bedeni tahribatlar. (birazdan yazacağım anekdotta da anlatıldığı gibi somut haraketler, fiziksel darbeler, yaralamalar, ve hatta cinayetler.)
b) - Ruh-i, manevi tahribatlar.
(Sözlü, yazılı veya görsel ve soyut argümanlarla ruhun, kalbin zedelenmesi, üzülmesi, ağır depresyonlara sebebiyet vermesi)
Asrımız, enaniyet ve kibir asrı. Özellikle istem dışı ve/veya nefsani yenilmişlik ve eziklik hissi ile yaptığımız, yapacağımız soyut veya somut gayri insani, gayri ahlaki hal ve hareketlerimizin neticelerinde;
Özür dilemek, bizim yaşadığımız bu asır için çok ama pek çokça önem arz ediyor.
İnsanca yaşamamız için biribirimizin kafasını, gözünü yarmadan, evde, sokakta kadınlarımızın katledilmesinin, çocukların zalimce dövülmesinin, trafikte ve sosyal hayatımızda minnacık bir kusur için saman alevi gibi parlamadan, komşularımızla sulh içinde yaşamamızın yegane çaresi "ÖZÜR DİLERİM" diyebilmekte saklıdır.
Elbetteki sadece bu tek başına çare değil ama, en birinci etken. İyiliklerin, kabaran nefis ve enaniyetlerin sakinleşme evresine tedbil (değişmesi, dönüşmesi) etmesi için, şefkat, merhamet ve hoşgörülü olabilmenin kapılarını aralayan sihirli anahtardır.
2.SAFHA
Tahminen 8-10 yıl oldu, hastahanede bir işlem için kuyruğa girdim, beklemeye başladım. Kuyruk bayağı da uzundu. Önümde, daha ilerde bir haraketlilik, kargaşa olmaya başladı. Ne olup bitiyor'u anlamak için yerimden ayrılıp o tarafa ilerledim.
(Rabbim demek bana bir hakikati idrak ettirip yaşatacakmış ki bu olaya müdahil olmak vazifesini nasip etti.)
45 yaşlarında, hanımlarıda yanlarında, babayiğit dediğimiz evsafta iki erkek; tartıştıkları mevzu sebebi ile birbirlerine vurdu, vuracaklar noktasına gelmiş pozisyonlardalar.
Çok kızgınlar, bir tanesi sen bana haksızlık yaptın demekte ısrar ediyor, diğeride herhalde hanımıda yanında ya kibrindenmidir nedir asla kusurunu kabul etmiyor.
Olayı kavrar kavramaz hemen öne atıldım, ben haklıyım diyen adamın önüne dikildim, suçunu kabul etmeyen adamda arkamda kaldı.
Lütfen bu sahneden sonrasına dikkat edin, birbirlerine yumruk vurdu vuracak kıvamına gelmiş olunan bu zıtlaşma aniden, birden bire, sadece 5 saniyede nasıl bitti bende hayretler içinde kala kaldım, adeta irkildim.
Tahmin edin bakalım gençler..!!!
Tatsızlık hemen nasıl bitti...?
O zata sadece şunu dedim.
-Aman kardeşim, onun adına ben özür diliyorum. Kesinlikle sen haklısın, biz haksısız.
Abdestli olarak yazıyorum ve bu halimle yemin ederim ki sadece dediğim buydu.
Şaşırdım, adam benden bunu duyar duymaz hemen arkasını bana dönerek hiç bir şey yaşamamış gibi sukün içinde sırasını beklemeye devam etti.
Arkamda duran ikinci şahsada naz makamında hafif sitem ederek;
-Be kardeşim, değer mi?
Bak hanımın endişe ve korkudan öldü ölecek.
Az şeyden ne çok bela çıkacaktı.
Derken oda sakinleşti ve sulh sağlandı.
(Sakın beni sütten çıkmış ak kaşık sanmayın. Çoğunluğumuzda olduğu kadar bende de o kadar çok nefretlik huy var ki. Vallahi bazen kendimden nefret ettiğim çok oluyor.)
Her neyse.
Evet dediğimiz gibi Özür dilemek sahiden sihirli bir anahtar.
3.SAFHA
Özür dikemek;
Kızgınlıkların, kırgınlıkların son bulmasının yanı sıra, yarıda kalmış dostluk ve kardeşliklerin kaldığı yerden tekrar daha da güçlü devam etmesini sağlamaktadır.
Ve hatta hani bir darbımesel (eski söz, ata sözü) vardır ya!
En kavi, muhkem dostluklar; kavgaları yarıda kesip gönül amalarla başlar diye.
Özür dileyen, olaki idam sehbasından baş aldırır.
Özür dilemeyen, belki idam sehbasına baş verdirir.
Bu özür dileme ameliyesini sakın olaki sıradanlaşmış bir vak'a olarak asla algılamayın lütfen..
Hatta Devletler arasında bile "özür dileme" ilkeleri, şartları vardır.
Hatırlayın, mavi marmara olayında,;
TC Devletimiz; İsrail devletinden (mel'un) ilişkilerin normalleşmesi için taleplerinin ilki, devlet nezdinde özür dilemelerini istemeleriydi.
Çünkü özür dilemek, Özrün kabul ve ikrarı ve hakkın teslimi ve mağduriyetin tamiri anlamına gelmektedir.
Ve insanın manen nefsini de terbiye etmede en muhteşem bir eğitici, öğretici öğretmenidir. İnsanın, hele hele biz gibi Müslümanın kalbini ziftleştiren enaniyet ve kibir hastalıklarından tedavi eden en muhteşem manevi bir ilaçtır.
Çünkü nefislerimizin, en'aniyetlerimizin kafasını koparan en etkili vasıtadır.
Yani özür ikrarı, manevi bir tedavidir, hatta çok güzel bir nimettir.
Bir kabahatin, kusurun telafisi;
o kusurumuzu vicdanımız aracılığı ile sırası ile ; aklımıza, idrakimize, nefsimize ve kalbimize ikrar ettirip, haksızlık ettiğimiz kişi veya kişilerden hemen hiç ara-boşluk oluşturmadan özür dilemekle sağlanabilir.
Zaten özür borcu, kul hakkı.
Özür borcu, insanlık onuru.
Özür borcu, insan olmanın şartı.
Özür borcu, müslümanlıktan
müm-in olamaya terfi etmenin ilk basamağı.
Söylenecek çok şey var bu hususta.
Kendimizi test edebiliriz hatta.
Kendi ruhumuzda, vicdanımızda hadi birlikte deneyip, test edelim lütfen... :
Soyut veya somut bir kabahatimiz neticesinde eğer kibrimizden, enaniyetimizden kaynaklı muhatabımıza/muhatablarımıza özrümüzü dilememiş, kırdığımız kafa ve gözleri yada kalpleri ve gönülleri hüzünlü, boynu bükük bırakmışsak ne kadar huzurlu ve mutlu olduğumuzu bir vicdanlarımıza, ruhlarımıza soralım. Bakalım vicdanen rahatmıyız.
SON SAFHA
Çinayet işleyenin bir müddet sonra daha fazla dayanamayıp gidip teslim olması var ya..!!!
İşte özür borcumuz da bu durumun farklı bir versiyonu.
Kalp huzurlu olmaz, vicdan rahat bırakmaz, gönül hüzünden kurtulmaz özür dilemedikçe.
Baba evlattan, evlat atadan, büyük küçükten, küçük büyükten. Velhasıl özür dilemenin yaşı, başı olmaz. Bu insanlık hakkıdır.
Ben büyüğüm, ben anayım, ben babayım denemez.
Özrün kime karşı olmuşsa o kul'un hakkıdır ve mağdur kim olursa olsun. ~büyüğü-küçüğü~hakkıdır.
Hem zaten küçükler, her zaman büyüklerini örnek almazlar mı?
Özür borcumuzdan alacaklı olan; dedemiz, ninemiz, anamız, babamız, eşimiz, kızımız, oğlumuz, gelinimiz, damadımız, kayınvaldemiz, kayınpederimiz, komşumuz, arkadaşımız, akrabamız cümleten kim/kimler varsa lütfen ve buyurun;
hep birlikte ya telefonla yada yüz yüze görüşmeye niyet edelim.
Diyelim ki.. : Rabbim, haklı, haksız her ne sebepten olursa olsun falan/falancalar ile aramdaki kırgınlık ve küskünlükleri huzur ve saadete dönüştürebilmem için bana/bize güç, cesaret ve fetanet ihsan buyur. Nefsimin zilletinden dolayı kesilmiş olan dostuklarımın yeniden tesisini sağlayıcı olanın ben kulun olmasını lütf et. Amin.
Ruhen ve bedenen arınmak için; bu mubarek ve müberra üç aylar hatrına kimin kimde özür dileme, gönül alma hakkı varsa bu gün yarın o hakkı sahiplerine teslim etsin ki önce gerçek insan olmanın, sonrasında da müm'in olmanın o doyulmaz zevk ve lezzeti ile gerçek huzur ve saadet ile inşaallah bir ay sonra kavuşacağımız oruçlarımızı mutluluklarla ifâ edelim inşallah.
Tevfik ve İnayet Rabbimizden.
Reca Notu:
Umulur ki.. Bir kalbe daha dokunuruz niyeti ile eş ve dostlarınızla da paylaşmanız temennası ile.
Bu Mesajlar... :
WhatsApp ta.....: 200 kişiye
Facebook ta...... : 4000 den fazla
Mesangeer Lite. : 500 den fazla ve
Twitter ve Integram (Herkese Açık)
kişi ile paylaşılıyor.
(Hiç kimse acaba bu bana özel mi diye düşünmesin lütfen)
........ ÖZÜR DİLEMEK......
GÜZEL İŞLERİMİZ İÇİN TEŞEKKÜR BEKLEMEK HAKKIMIZ OLDUĞU GİBİ, GÖNÜL İNCİTİCİ DAVRANIŞLARIMIZDA DA ÖZÜR DİLEMEK VAZİFEMİZDİR.
Teşekkür, alacağımız olan; özür ise borcumuz olan "KUL HAKKI" dır..!!!
TEŞEKKÜR ETMEK...:
Ruh'un cilası, adetâ kalplerimizin gıdasıdır. Teşekkür eden kişi, teşekkür edilenin nazarında bolca hürmete ve saygıya pây'e kazanır.
ÖZÜR DİLEMEK........:
1. SAFHA
Özür dilemenin ruha ve bedene etkileri; maddi ve manevi yararları.
1-Bir suçun, kusurun elde olmadan, gayri ihtiyari yapılması.
2-Sakatlık, bozukluk, elverişsizlik.
3-Kibir, gurur ve benlik damarlarına dokunulan sözlü ve fiili saldırılara çok daha yüksek derecede ani tepkisel davranış.
4-Hoşgörülü ve bağışlayıcı olamama hali, davranış bozukluğu.
Özrün tahribatı insan fıtratında iki türlü tezahür ediyor.
a) - Maddi, bedeni tahribatlar. (birazdan yazacağım anekdotta da anlatıldığı gibi somut haraketler, fiziksel darbeler, yaralamalar, ve hatta cinayetler.)
b) - Ruh-i, manevi tahribatlar.
(Sözlü, yazılı veya görsel ve soyut argümanlarla ruhun, kalbin zedelenmesi, üzülmesi, ağır depresyonlara sebebiyet vermesi)
Asrımız, enaniyet ve kibir asrı. Özellikle istem dışı ve/veya nefsani yenilmişlik ve eziklik hissi ile yaptığımız, yapacağımız soyut veya somut gayri insani, gayri ahlaki hal ve hareketlerimizin neticelerinde;
Özür dilemek, bizim yaşadığımız bu asır için çok ama pek çokça önem arz ediyor.
İnsanca yaşamamız için biribirimizin kafasını, gözünü yarmadan, evde, sokakta kadınlarımızın katledilmesinin, çocukların zalimce dövülmesinin, trafikte ve sosyal hayatımızda minnacık bir kusur için saman alevi gibi parlamadan, komşularımızla sulh içinde yaşamamızın yegane çaresi "ÖZÜR DİLERİM" diyebilmekte saklıdır.
Elbetteki sadece bu tek başına çare değil ama, en birinci etken. İyiliklerin, kabaran nefis ve enaniyetlerin sakinleşme evresine tedbil (değişmesi, dönüşmesi) etmesi için, şefkat, merhamet ve hoşgörülü olabilmenin kapılarını aralayan sihirli anahtardır.
2.SAFHA
Tahminen 8-10 yıl oldu, hastahanede bir işlem için kuyruğa girdim, beklemeye başladım. Kuyruk bayağı da uzundu. Önümde, daha ilerde bir haraketlilik, kargaşa olmaya başladı. Ne olup bitiyor'u anlamak için yerimden ayrılıp o tarafa ilerledim.
(Rabbim demek bana bir hakikati idrak ettirip yaşatacakmış ki bu olaya müdahil olmak vazifesini nasip etti.)
45 yaşlarında, hanımlarıda yanlarında, babayiğit dediğimiz evsafta iki erkek; tartıştıkları mevzu sebebi ile birbirlerine vurdu, vuracaklar noktasına gelmiş pozisyonlardalar.
Çok kızgınlar, bir tanesi sen bana haksızlık yaptın demekte ısrar ediyor, diğeride herhalde hanımıda yanında ya kibrindenmidir nedir asla kusurunu kabul etmiyor.
Olayı kavrar kavramaz hemen öne atıldım, ben haklıyım diyen adamın önüne dikildim, suçunu kabul etmeyen adamda arkamda kaldı.
Lütfen bu sahneden sonrasına dikkat edin, birbirlerine yumruk vurdu vuracak kıvamına gelmiş olunan bu zıtlaşma aniden, birden bire, sadece 5 saniyede nasıl bitti bende hayretler içinde kala kaldım, adeta irkildim.
Tahmin edin bakalım gençler..!!!
Tatsızlık hemen nasıl bitti...?
O zata sadece şunu dedim.
-Aman kardeşim, onun adına ben özür diliyorum. Kesinlikle sen haklısın, biz haksısız.
Abdestli olarak yazıyorum ve bu halimle yemin ederim ki sadece dediğim buydu.
Şaşırdım, adam benden bunu duyar duymaz hemen arkasını bana dönerek hiç bir şey yaşamamış gibi sukün içinde sırasını beklemeye devam etti.
Arkamda duran ikinci şahsada naz makamında hafif sitem ederek;
-Be kardeşim, değer mi?
Bak hanımın endişe ve korkudan öldü ölecek.
Az şeyden ne çok bela çıkacaktı.
Derken oda sakinleşti ve sulh sağlandı.
(Sakın beni sütten çıkmış ak kaşık sanmayın. Çoğunluğumuzda olduğu kadar bende de o kadar çok nefretlik huy var ki. Vallahi bazen kendimden nefret ettiğim çok oluyor.)
Her neyse.
Evet dediğimiz gibi Özür dilemek sahiden sihirli bir anahtar.
3.SAFHA
Özür dikemek;
Kızgınlıkların, kırgınlıkların son bulmasının yanı sıra, yarıda kalmış dostluk ve kardeşliklerin kaldığı yerden tekrar daha da güçlü devam etmesini sağlamaktadır.
Ve hatta hani bir darbımesel (eski söz, ata sözü) vardır ya!
En kavi, muhkem dostluklar; kavgaları yarıda kesip gönül amalarla başlar diye.
Özür dileyen, olaki idam sehbasından baş aldırır.
Özür dilemeyen, belki idam sehbasına baş verdirir.
Bu özür dileme ameliyesini sakın olaki sıradanlaşmış bir vak'a olarak asla algılamayın lütfen..
Hatta Devletler arasında bile "özür dileme" ilkeleri, şartları vardır.
Hatırlayın, mavi marmara olayında,;
TC Devletimiz; İsrail devletinden (mel'un) ilişkilerin normalleşmesi için taleplerinin ilki, devlet nezdinde özür dilemelerini istemeleriydi.
Çünkü özür dilemek, Özrün kabul ve ikrarı ve hakkın teslimi ve mağduriyetin tamiri anlamına gelmektedir.
Ve insanın manen nefsini de terbiye etmede en muhteşem bir eğitici, öğretici öğretmenidir. İnsanın, hele hele biz gibi Müslümanın kalbini ziftleştiren enaniyet ve kibir hastalıklarından tedavi eden en muhteşem manevi bir ilaçtır.
Çünkü nefislerimizin, en'aniyetlerimizin kafasını koparan en etkili vasıtadır.
Yani özür ikrarı, manevi bir tedavidir, hatta çok güzel bir nimettir.
Bir kabahatin, kusurun telafisi;
o kusurumuzu vicdanımız aracılığı ile sırası ile ; aklımıza, idrakimize, nefsimize ve kalbimize ikrar ettirip, haksızlık ettiğimiz kişi veya kişilerden hemen hiç ara-boşluk oluşturmadan özür dilemekle sağlanabilir.
Zaten özür borcu, kul hakkı.
Özür borcu, insanlık onuru.
Özür borcu, insan olmanın şartı.
Özür borcu, müslümanlıktan
müm-in olamaya terfi etmenin ilk basamağı.
Söylenecek çok şey var bu hususta.
Kendimizi test edebiliriz hatta.
Kendi ruhumuzda, vicdanımızda hadi birlikte deneyip, test edelim lütfen... :
Soyut veya somut bir kabahatimiz neticesinde eğer kibrimizden, enaniyetimizden kaynaklı muhatabımıza/muhatablarımıza özrümüzü dilememiş, kırdığımız kafa ve gözleri yada kalpleri ve gönülleri hüzünlü, boynu bükük bırakmışsak ne kadar huzurlu ve mutlu olduğumuzu bir vicdanlarımıza, ruhlarımıza soralım. Bakalım vicdanen rahatmıyız.
SON SAFHA
Çinayet işleyenin bir müddet sonra daha fazla dayanamayıp gidip teslim olması var ya..!!!
İşte özür borcumuz da bu durumun farklı bir versiyonu.
Kalp huzurlu olmaz, vicdan rahat bırakmaz, gönül hüzünden kurtulmaz özür dilemedikçe.
Baba evlattan, evlat atadan, büyük küçükten, küçük büyükten. Velhasıl özür dilemenin yaşı, başı olmaz. Bu insanlık hakkıdır.
Ben büyüğüm, ben anayım, ben babayım denemez.
Özrün kime karşı olmuşsa o kul'un hakkıdır ve mağdur kim olursa olsun. ~büyüğü-küçüğü~hakkıdır.
Hem zaten küçükler, her zaman büyüklerini örnek almazlar mı?
Özür borcumuzdan alacaklı olan; dedemiz, ninemiz, anamız, babamız, eşimiz, kızımız, oğlumuz, gelinimiz, damadımız, kayınvaldemiz, kayınpederimiz, komşumuz, arkadaşımız, akrabamız cümleten kim/kimler varsa lütfen ve buyurun;
hep birlikte ya telefonla yada yüz yüze görüşmeye niyet edelim.
Diyelim ki.. : Rabbim, haklı, haksız her ne sebepten olursa olsun falan/falancalar ile aramdaki kırgınlık ve küskünlükleri huzur ve saadete dönüştürebilmem için bana/bize güç, cesaret ve fetanet ihsan buyur. Nefsimin zilletinden dolayı kesilmiş olan dostuklarımın yeniden tesisini sağlayıcı olanın ben kulun olmasını lütf et. Amin.
Ruhen ve bedenen arınmak için; bu mubarek ve müberra üç aylar hatrına kimin kimde özür dileme, gönül alma hakkı varsa bu gün yarın o hakkı sahiplerine teslim etsin ki önce gerçek insan olmanın, sonrasında da müm'in olmanın o doyulmaz zevk ve lezzeti ile gerçek huzur ve saadet ile inşaallah bir ay sonra kavuşacağımız oruçlarımızı mutluluklarla ifâ edelim inşallah.
Tevfik ve İnayet Rabbimizden.
Reca Notu:
Umulur ki.. Bir kalbe daha dokunuruz niyeti ile eş ve dostlarınızla da paylaşmanız temennası ile.
Bu Mesajlar... :
WhatsApp ta.....: 200 kişiye
Facebook ta...... : 4000 den fazla
Mesangeer Lite. : 500 den fazla ve
Twitter ve Integram (Herkese Açık)
kişi ile paylaşılıyor.
(Hiç kimse acaba bu bana özel mi diye düşünmesin lütfen)
Yorumlar
Yorum Gönder