AH..KÖPRÜKÖYÜM..!!!
İNCİ TANEM..!!
YÜREĞİMDE SAKLADIĞIM SEVDAM..!
İNCİ TANEM..!!
YÜREĞİMDE SAKLADIĞIM SEVDAM..!
Ahh...Köprüköyüm..İnci tanem..!! Dünyadaki cennetim..!!
Seni nasıl özlüyorum aklıma düştün mü..!
İçim yanıyor, kavruluyorum hasretinle.
Bazen buğulanıyor gözlerim,
elim; kalbimde ve yüreğimde.
Bu acının haz duyulanı çeşitinden.
Belki sana kavuşsam kimbilir yine seni özleyerek hasretini çekmeyi özlerim.
Neden mi...?
Biliyorum ki, değer verilen özlenir.
Biliyorum ki, özlenen değerlidir.
Seni nasıl özlüyorum aklıma düştün mü..!
İçim yanıyor, kavruluyorum hasretinle.
Bazen buğulanıyor gözlerim,
elim; kalbimde ve yüreğimde.
Bu acının haz duyulanı çeşitinden.
Belki sana kavuşsam kimbilir yine seni özleyerek hasretini çekmeyi özlerim.
Neden mi...?
Biliyorum ki, değer verilen özlenir.
Biliyorum ki, özlenen değerlidir.
İşte sen, köprüköyüm...sen...bu kadar çok değerlisin çocukluğunu sende yaşayan ben için.
Seni yüreğimde közlediğim için.
Sen ne de güzeldin 65'li yıllarda.
Nede güzel hatıralarımız, nede çok yaramazlıklarımız ve haytalıklarımız saklı senin ana kucağı kadar sımsıcak nazlı bağrında.
Evet, evet; işte, şimdi buldum sana olan sevdamın derecesini ifade edecek kelimeyi.
Sen köprüköyüm, evet sen..!
Benim anamın anasısın. evet..evet..sen anaların anası.. Başlarımızın tacının tacısın. Çünkü sen, vatanımsın, azizsin.
Seni yüreğimde közlediğim için.
Sen ne de güzeldin 65'li yıllarda.
Nede güzel hatıralarımız, nede çok yaramazlıklarımız ve haytalıklarımız saklı senin ana kucağı kadar sımsıcak nazlı bağrında.
Evet, evet; işte, şimdi buldum sana olan sevdamın derecesini ifade edecek kelimeyi.
Sen köprüköyüm, evet sen..!
Benim anamın anasısın. evet..evet..sen anaların anası.. Başlarımızın tacının tacısın. Çünkü sen, vatanımsın, azizsin.
Aşığım sana..! be çiğerime sokasıca köyüm, aşığım sana..!
Hangi bir hatıramı hatırlayıp, hatırlatayım ki sana.
Doyamam ki seninle, seni paylaşmalara.
Hangi bir hatıramı hatırlayıp, hatırlatayım ki sana.
Doyamam ki seninle, seni paylaşmalara.
~Hemo dayıların kuduz olmuş atlarına binmek için yanına yaklaştığımda tren raylarının üzerinde beni kovalayıp anlımın sağ tarafını ısırmasını mı..!
Nasıl da korkardım, kocaman şırıngalı kuduz iğnelerinin göbeğime batışında.
(Halen daha o yara izi anlımın sağ üst tarafında, benimle)
Nasıl da korkardım, kocaman şırıngalı kuduz iğnelerinin göbeğime batışında.
(Halen daha o yara izi anlımın sağ üst tarafında, benimle)
~Efo dayının eşeğini kaçırıp binmemizi ve bizi tarlalarda kovalayışını mı..!
Aha yakaladı yakalayacak diye ödlerimizin kopuşlarını mı..!
(cümlesini Rabbim rahmetine gark etsin inşallah)
Aha yakaladı yakalayacak diye ödlerimizin kopuşlarını mı..!
(cümlesini Rabbim rahmetine gark etsin inşallah)
~Çatı yapmak için tavanı açılmış merkez caminin çıplak duvarları üstünde, dört tarafını turlayışımızı ve bizi görenlerin bağırıp cağırarak aşağıya inmemizi istemelerini mi..!!!
~Nahırın peşinden giderek, hayvanların yol üstünde bıraktıkları taze gübreleri tozla, toprağa bulayarak karıştırıp, katılaştırarak "Yapma" yapışlarımızı mı..!
NAHIR..: Köylerde, Büyükbaş hayvanlar; kırda, çayırda otlatılmak için bir yerde toplanır. Bu toplanma seramonisine Nahır denir. Yani hayvan topluluğu.
NAHIR..: Köylerde, Büyükbaş hayvanlar; kırda, çayırda otlatılmak için bir yerde toplanır. Bu toplanma seramonisine Nahır denir. Yani hayvan topluluğu.
~Öz nenemiz gibi aziz, Anşâ Nenemizin bostanından 2 yapmayla salatalık,
4 yapmayla gün çiçeği alışlarımızı mı..!
(Hani Nahırın ardından topladıklarımız vardı ya..! Onların kurutulmuş olanları.)
4 yapmayla gün çiçeği alışlarımızı mı..!
(Hani Nahırın ardından topladıklarımız vardı ya..! Onların kurutulmuş olanları.)
~Deli çermiğe gidip-gelmek için kamyonların arkalarına gizlice binip, sarka sarka gidişlerimizi mi...!
~Pingelden (kümes) 3 yumurta aşırarak bakkala götürüp; emmi, Şerafettin dayının hanımı Heyriye abla (Hayriye) bir paket İkinci cigarası istiyor diyerek sigarayı kendimiz için alıp gizliden içmelerimiz, içerkende öhhöö..öhhöö öksürüklerimizin saklandığımız mevziden komşu teyzelerin suç üstü yakalamalarına ve analarımıza haber vermelerinin finalinde de yün çubuğu ile popolarımızda yılan gibi izlerin çıktığı dayakları yediklerimizi mi..!!!
~Orta okul 1.ci sınıfa başlarken müdürün, ortaokulda cizlavet ayakkabı yasak, iskarpinle gelmeniz, takım elbise giymeniz mecburi, ailenize söyleyin bunu.
Vayy anam vayy..! Öğretmenim..! Gurban olurum sana söylemem miii..!
-Anaa..Mustafa öğretmen cizlavet yasak dedi, iskarpin alsın, takım elbise alsın babanız dedi. Yoksa mektebe gelmeyin dedi. Öhöö..Ühüüü...!!! Benene ben getmem..!!
Vayy anam vayy..! Öğretmenim..! Gurban olurum sana söylemem miii..!
-Anaa..Mustafa öğretmen cizlavet yasak dedi, iskarpin alsın, takım elbise alsın babanız dedi. Yoksa mektebe gelmeyin dedi. Öhöö..Ühüüü...!!! Benene ben getmem..!!
Babam hemen galadaki (Hasankale) büyük ablama haber gönderdi, Ednanın küçülmüş ne kadar okul kıyafeti varsa göndersin diye.(Bu Ednan bey benden iki yaş büyük ablamın oğlu. Şimdilerde, Dıyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı olan Prof.Dr. Adnan Ceviz bey oluyor.)
Kıyafetlerin tamamı kesile, biçile bana uyduruldu ama iskarpin yok. Ohh canıma, mecburen iskarpin alacaklar diye umutluyum. Okul zamanı geldi; anam, yaşı bana yakın bir bacım için aldığı önü tokalı, püsküllü iskarpinlerin püsküllerini keserek bana giydirişini, benimde arkadaşlarım görüp üstüme gülmesinler diye duvar diplerinden üzüle, büzüle okula gidişlerimi mi...!!!
Bilmem daha nice, niceleri...!
Kıyafetlerin tamamı kesile, biçile bana uyduruldu ama iskarpin yok. Ohh canıma, mecburen iskarpin alacaklar diye umutluyum. Okul zamanı geldi; anam, yaşı bana yakın bir bacım için aldığı önü tokalı, püsküllü iskarpinlerin püsküllerini keserek bana giydirişini, benimde arkadaşlarım görüp üstüme gülmesinler diye duvar diplerinden üzüle, büzüle okula gidişlerimi mi...!!!
Bilmem daha nice, niceleri...!
Ahh.. Köyüm, nazlı gelinim, sanki senden ayrıldıktan sonra dünya namına ne kadar mutluluklar varsa onlarıda sende bıraktımda mı ayrıldım?
Mutluluğumu senin bağrında saklayıpta mı koptum?
Mutluluğumu senin bağrında saklayıpta mı koptum?
Heppp. bin bir ümitle sanki sana tekrar döneceğim ve mutlu hayatıma bıraktığım yerden devam edeceğim heyecanlarını, ümitlerini yüreğimde besledim durdum.
Altmışüç yaşındayım ve halen daha inan ki can cağızım, yine o umut içimde taze, tap taze beklemekte.
Yine koşup oynayacağım günlerimi hülyalamaktayım.
Artık bunun mümkün olmayacağını bilsem de.
Ama olsun bu benim hayalim ya.!
Yine koşup oynayacağım günlerimi hülyalamaktayım.
Artık bunun mümkün olmayacağını bilsem de.
Ama olsun bu benim hayalim ya.!
3 yada 4 yaz öncesi geldim sana, yalnız geldim. İstemedim yanımda kimseyi.
Sadece sen ve ben ve birde hatıralarım.
Saatlerce etrafında, tozlu nahır yollarında dolandım durdum.
Her noktanı hatırlayarak hüzünlendim de hüzünlendim.
Bir arada;
Nahır yolu tarafındaki tepenin arka tarafına geçtim. (rahmetli Sırrı Aras ağabeyimin evinin ardında ki tepe)
Musa emmimin ve Cevriye Anamın oğlu benim can arkadaşım Fikriyle (Fikri Aras) o tepenin arkasında; bir bayram günü (1968) o zaman otobüsü olan Hakkı ağabeyinin (Mehmed Albayrak amcanın kaynı) elini öpmüştükte bize 2.5 lira harçlık vermişti.
O kadar çok sevinmiştik ki; herhalde sevinçten aklımızı yitirir gibi olduk yani.
(Hakkı ağabeyim, seni çook ama çook seviyorum, gani gani rahmet sana)
Hemen gidip tam 1 kilo dört köşe (Pötibör) büsküvütlen 1 kiloda lahati lokum almıştık.
(O zaman çocukların rüyalarına giren en güzeli buydu. Hemde en birincisi)
Kese kağıtlarında, kucağımıza zor sığdırdığımız büsküvüt ve lokumu kapdığımız gibi ta cedahtan (Şimdiki şehitliğin altındaki caminin olduğu mekan) tepenin arkasına bir solukta gelmiş, başlamıştık yeme.
(Tepenin arkasına da; gücümüzün yetemeyeceği büyük çocuklar rast gelir elimizden alırlar diye gizlenmek maksadıyla gitmiştik.)
O ne kadar çok sevip arzuluyormuşuz ki..!
veya o ne kadar çok seviyormuşuz ki, gözü doymazgiller gibi yedikte yedik.
Hani bir nefeste derler ya..!
Vee bir süre sonra da karınlarımızın sancısından kıvranmaya başlamıştık.
Sadece sen ve ben ve birde hatıralarım.
Saatlerce etrafında, tozlu nahır yollarında dolandım durdum.
Her noktanı hatırlayarak hüzünlendim de hüzünlendim.
Bir arada;
Nahır yolu tarafındaki tepenin arka tarafına geçtim. (rahmetli Sırrı Aras ağabeyimin evinin ardında ki tepe)
Musa emmimin ve Cevriye Anamın oğlu benim can arkadaşım Fikriyle (Fikri Aras) o tepenin arkasında; bir bayram günü (1968) o zaman otobüsü olan Hakkı ağabeyinin (Mehmed Albayrak amcanın kaynı) elini öpmüştükte bize 2.5 lira harçlık vermişti.
O kadar çok sevinmiştik ki; herhalde sevinçten aklımızı yitirir gibi olduk yani.
(Hakkı ağabeyim, seni çook ama çook seviyorum, gani gani rahmet sana)
Hemen gidip tam 1 kilo dört köşe (Pötibör) büsküvütlen 1 kiloda lahati lokum almıştık.
(O zaman çocukların rüyalarına giren en güzeli buydu. Hemde en birincisi)
Kese kağıtlarında, kucağımıza zor sığdırdığımız büsküvüt ve lokumu kapdığımız gibi ta cedahtan (Şimdiki şehitliğin altındaki caminin olduğu mekan) tepenin arkasına bir solukta gelmiş, başlamıştık yeme.
(Tepenin arkasına da; gücümüzün yetemeyeceği büyük çocuklar rast gelir elimizden alırlar diye gizlenmek maksadıyla gitmiştik.)
O ne kadar çok sevip arzuluyormuşuz ki..!
veya o ne kadar çok seviyormuşuz ki, gözü doymazgiller gibi yedikte yedik.
Hani bir nefeste derler ya..!
Vee bir süre sonra da karınlarımızın sancısından kıvranmaya başlamıştık.
Geçen sene Bursa da camiden çıkarken bizim bu büsküvi ve lokumdan hayırsever birisi cemeate dağıtıyordu. Diabetliyim diye ben almadım. Şadırvanın yanında genç bir babanın Küçük oğluna şöyle dediğini duydum.
~Beratcığım, şimdi sana dedenin gençliğinde yediği sandviçinden yapacağım.(Hani iki büsküvi arasına lokum ezilerek koyulup yiyiliyor ya, işte ondan yaptı)
Çok duygulandım. Bizim püsküvütlen lahatimizin yeni adı..Dede sandivici...!! Olmuştu. Çok hoşuma gitti, hemde çok.
~Beratcığım, şimdi sana dedenin gençliğinde yediği sandviçinden yapacağım.(Hani iki büsküvi arasına lokum ezilerek koyulup yiyiliyor ya, işte ondan yaptı)
Çok duygulandım. Bizim püsküvütlen lahatimizin yeni adı..Dede sandivici...!! Olmuştu. Çok hoşuma gitti, hemde çok.
Ahhh. köyümm.ahhh. bizleri Rabbim ne çok seviyormuş ki. senin gibi aziz toprak parçasında yaratıp, tadına doyamadığımız çocukluğumuzu yaşattı, yaşadık, nasibimiz oldun çok şükür.
ELHAMDULİLLAHİ RABBİLÂLEMİN.
ELHAMDULİLLAHİ RABBİLÂLEMİN.
Rabbimiz; Abâ-i ecdadımızın cümlesine Efendimizin~sav~kardeşliği ile Adnn ve Firdevsler ikram buyursun inşAllah.
Amin.Ecmain
Amin.Ecmain
(1942-1970 Yılları arası 28 yıl Köprüköy Nahiyesinde İmamlık yapmış ve ~sağ olsunlar~ sevenleri tarafından "İbrahim Efe" namıyla taltifle liyakat verilmiş zatın 1957 doğumlu en küçük oğluyum.)
İsmail Hakkı Özdemir
Erzurum ~ Köprüköy
İsmail Hakkı Özdemir
Erzurum ~ Köprüköy
~Muhterem pederim; 1898 yılında Hasankalenin Korucuk köyünde doğmuş. Biz çocukları da Köprüköyde doğmuşuz.
Babam, 19 yaşlarında ~1917~ gencecik bir delikanlıyken 2.ci Dünya savaşında; Şark cenahındaki Rus cephesinde süngü süngüye savaşarak gazi olmuş.
Babam, 19 yaşlarında ~1917~ gencecik bir delikanlıyken 2.ci Dünya savaşında; Şark cenahındaki Rus cephesinde süngü süngüye savaşarak gazi olmuş.
1971'in Şubat başında da yaşlılığından dolayı Hasankale ilçe merkezinde vaizlik yapsın diye Müftü bey tayinini çıkarmış. Köprüköyümüzden İlçeye taşınmamızın sadece 28. günü babam, 73 yaşında Rahmeti Rahmana kavuştu.
Kaderi İlahi bu, sadece 28 gün sonra.
O yaşına kadar vazifesini bırakmamıştı.
Kaderi İlahi bu, sadece 28 gün sonra.
O yaşına kadar vazifesini bırakmamıştı.
Köprüköy halkının tamamının; Kadınıyla, Erkeğiyle babamın cenazesine gelişlerindeki kalabalıklığı o kadar göz alcıydı ki. O sahneyi unutmak mümkün değildi.
Karstan gelen yolcu trenin vagonları yeterli olmamış, bizim köyden de ilave vagonlar eklenmişti.
Tren, tıklım tıklım.
Gardan bizim ev arası epeyce vardı.
Yol güzergahındaki cadde ve sokaklar dolup taşmıştı.
Hasankale halkı, bu teveccühten çok etkilenmişti. Kahvelerde haftalarca konuşulmuş.
Bu imam efendi, nede çok seviliyormuş böyle diye.
Karstan gelen yolcu trenin vagonları yeterli olmamış, bizim köyden de ilave vagonlar eklenmişti.
Tren, tıklım tıklım.
Gardan bizim ev arası epeyce vardı.
Yol güzergahındaki cadde ve sokaklar dolup taşmıştı.
Hasankale halkı, bu teveccühten çok etkilenmişti. Kahvelerde haftalarca konuşulmuş.
Bu imam efendi, nede çok seviliyormuş böyle diye.
Belkide ben; köyümü, köylümü az bile seviyorumdur kimbilir..???
Ve..! yeterince vefalı olamıyorumdur.
Sevme nimetini yaratan Rabbimi çok seviyorum.
Ve..! yeterince vefalı olamıyorumdur.
Sevme nimetini yaratan Rabbimi çok seviyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder