Okuma diyen Nefsin inadına oku lütfen-
Bu tür yazıları sabırla okumayı başardıkça, ülfet peyda olup, okumaktan zevk aldığını müşehade edeceksin inşallah kardeşim.

BİZ INSANLARIN, HEM MELEK HEMDE ŞEYTAN OLMA POTANSİYELİMİZ ve
BİRDE SEÇENEĞİMİZ VAR.
**İlahi Terazinin kalibrasyonu bozuldu ki...Mazlum kadınlar kıtır kıtır doğranıyor, hırsızlar çalerken bile sırıtıp duruyor***

Size arz edilen konular; an itibarıyla hayatlarımızın içinden olup, doğru bildiğimiz yanlışları hatırlatmak için hazırlanmaktadır.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Falanca yaptığın iyilikte ahirette sana yeterde artar bile deniliyor yada söylettiriliyor ya...!!
***İŞTE BU SÖYLEM DE ALDATMACA***
.....................İŞTE İSPATI...........................

Allah Azze ve Cellâ Hz.leri Kuran-ı Kerim ile kıyamete kadar geçerli olacak "ANAYASASINI" biz kullarına Efendimiz aracılığı ile tebliğ ve teklif etmiştir. Bu hükükümler asla değiştirilemeyecektir.
Ama, biz kullarına seçme hakkı ve özgürlüğü de tanımış ki..!!!
(Hak yada Batıl tarafında olma seçeneği)
İmtihan sırrı böylece hayat bulmuş olsun.

Hiç bir neden veya gerekçe; (menfi veya müsbet sebepler) Allahın emirlerinin üstünde olamaz, esnek davranılamaz, müsamaha gösterilemez.
Hırsızlık yapan kızım Fatıma bile olsa Allahın hükmünü uygularım. Bu, bu kadar kesindir. Kur'an-i hükümler mutlak kesindir.
Uymayan günahkâr, inkar eden kâfir olur.
Bir insanda müm'in sıfatı olduğu gibi kafir sıfatıda bulunabilir. Bu sıfatlar (kir veya nur) müm'inde de olur, kafirdede olabilir.

Bir insan, bir ameliyle alâ-i illiyine çıkacak kadar hasen (hayırlı) işler yapabilecek vasıflara haiz olduğu gibi,  bir başka amelinde de şaki (günahkar) olabilir.
Günahlardan ar-i olması içinde İsmet sıfatına (günahlardan korunan) malik olması lazım gelir.
Bu İsmet sıfatı, yani günahlardan arınmış, arındırılmış kullarda; sadece Nebiler ve Peygamberlerdir.
Sıradan bir müslüman; günah-ı kebâir derekesinde (aşağı) günah işleyecek tehlikede ve potansiyelde olabileceği gibi, evliya derecesinde (yukarı) sevap işlerde yapabilir, başarabilir.

Asviya ve evliya bile günahlardan korunma garantisi içinde değildir.
Veli ve asfiya da bile zelle işleme; (küçük, çok küçük günah) rizki altındadır.
Yani günah işleme rizki, (Peygamber ve Nebiler hariç) insanoğlunun son nefesine kadar vardır.

Bir rivayette; Peygamber efendimiz, Allahın İsmet sıfatıyla koruma altında olmasına rağmen her gün tövbe istiğfar edermiş. Çok namaz kılıyorsun diyenlere de; Ben, Allah'a şükreden bir kul olmamayım mı? buyurmuş.

Onun içindir ki biz kullar; akibetimizden hep endişe ederiz. Acaba iman ile mi vefat edeceğiz,  yoksa hafizanAllah kâfir olarak mı.?

İnşallah, Allahın hükümlerine göre itminan (teslim olmuş) bir ruh ile; Rabbimizin "ANAYASASI" nı; aklen idrak, kalben tastik, hayatımıza tatbik ederek yaşamak nasibimiz olsun.
Rabbimizin emir ve yasaklarını ifade eden bu Anayasal Hükümleri ise; Ülkemizde, ancak, münferit (kişiye özel) hayatlarımızda tatbike mecbur ve memur olduğumuz bir gerçeğimizdir.
Eğer, Allah katında makbul ve razı olunan bir kul olmak ve kul hakkını gasp etmeyecek kadar Adaletli olmak azrumuz ise...!!!
Bireysel hayatlarımızda Kuran-i bir hayat tarzına göre yaşamamız luzum eder.
Toplumsal hayatlarımızda ise; mevcut Cumhuriyet Anayasasına göre nizam ve intizamlı yurttaş olmak mecburiyetinde ve yükümlülüğündeyiz. Toplumsal düzen için buna mecburuz. Uymama lüksümüz olamaz.

Şahsi hayatlarımızı ise; Allahın (cc) emir ve yasaklarına göre yaşamak veya böyle bir yaşam yolunu seçmek, asla bizi; el, kol, baş kesen; cübbe, sarık (İran örneği) giyenlerden olmak mecburiyetinde etmez ve edemez.
Allahın razı olduğu bir kul olmak için illede cüppeli, sarıklı olmak şart değildir ki.
O, sadece bir seçimdir.

Önemli olan; Allahın, biz kullarından nasıl bir hayatı tercih ederek yaşam tarzımızda yapmamızı istediğini ve Rabbimizin bizden razı olduğu bir kul'u olabilmeyi başarabilmektir.

Unutmayalım lütfen..!!
İDRAK...TASTİK...TATBİK.....!
Bu 3'lü formül; bizim İnanç ve İmanımızı, ilk önce; Tahkike (imanın, taklitten sonraki bir üst derecesi) ve oradan da inşallah  âlâ-i illiyine çıkaracak Burak'ımız olacaktır.
Yeter ki biz, sade bir kul olarak, bu 3'lü formulü hayatlarımızda uygulamaya alalım.
Yani...! Muhteşem ve muallâ makamlara çıkabilmeyi murad edip, arzuluyorsak.

Rabbimizin Anayasasını bireysel hayatlarımıza hayat yapmak için; baş, kol kesip, cüppeli-sarıklı olmak şart değildir.
(Ama; Ülkemizde bu kıyafetleri giyenlerede saygılı ve hürmetli olmak insani mecburiyetimizdir. Bu kardeşlerimizin bir çoğunu da gıpta ile örnek almışlığımız çokta olmuştur.)
Ve ben, 63 yaşındayım, sakalım ve cüppem yok. Ama, yukarıda yazdığım ilkeleri kendi hayatıma şiâr edinmişim, böyle yaşamak için gayret içindeyim.
Allahı (cc) razı etmek istiyorsam buna mecburum ve mecburuz. Yani hepimiz yeter ki isteyelim.
Bütün yazdıklarım, bu mecburiyetimizi idraklerimize yerleştirmek içindir.
Demem o ki...:
İslami bir hayat tarzında yaşamak, bizi ne gerici yapar ve nede yobaz yapar.
İddiâ ediyorum.."ÇOK İLERİCİYİM" demek asıl bizim hakkımızdır.

Vallahi de, Billahi de bu yaşam tarzını hayatlarımızda uygulamak, bizi hem ilerici yapar, hemde kalpleri yumuşatacağı için merhametli yapar, şefkatli yapar.
Ve özellikle ruhlarımıza kodlanan
"ALLAH KORKUSU" sayesinde; değil karısını, kızanını kesip doğrayan bir cani olmak; yerdeki karıncaya basarda öldürürüm diye titreyen bir "MELEK" oluveririz cümlemiz.

Haa..!! Bütün bu meziyetlere ulaşmak içinde...!!
Biz Adeletli olacağız..Aile reisimiz Adaletli..ve...Bizi Yönetenler Adaletli.....! olacaklar, olmalılar, olmalıyız.
Yoksa, hafizanAllah; bir önceki günümüzü bir sonraki günlerimizde mumla aranır oluruz.

Kardeşim ve kardeşlerim; biz kulların local-münferit başarıları küll-i başarı değildir.
Yapılan iyilikler ve hasenler,  ne ölçüde olursa olsun, bu yaptığımız iyilik bize ne yeter nede artar. Sinsice ve şeytanca bir aldatmacadır.
Cennet mekan Fatih Sultan da hesaba çekilecek, bizde. Yani, İstanbulu fethi onun necatına (kurtuluşuna) yetmeyebilir de.

Vallahi tek amacımız hakikati haykırmak olmalıdır.
Hiç bir şart ve ortamda; dünyevi ahval döngüsü içerisinde cereyan eden olaylar, asla ve kat'a Allahın hatırından âl-i değildir. Hâşâ sümme Hâşâ, olamazda.

HAKK'IN HAKKI OLANIN YERİNE....!!!!!
FANİ OLAN'A "MUTLAK TARAF" OLUNMAZ.
Fani varlıklara bitaraf (tarafsız:) olmalıyız.(siyasete, siyasilere, ırkçılığa, mala ve mülke, evlat ve hayat sevdasına, ne varsa)
Dün hayırlı olan, bu gün şerli olabilir.
İnsanız ve değişkeniz.
Bir İnsanın, dünkü hayırhak (güzel amel) da oluşu, bu günkü şer ve şirret amellerini görmemezlikten gelmemize gerekçe olamaz, olmamalıdır.

Uyarmak ve sigaya (doğru istikâmete yönlendirmek) çekmek, hatır ve gönül birlikteliği veya dünyevi menfeatler gerekçesiyle görmemezlikten gelinmemeli, ihmal edilmemelidir.
Gerçek bir iman sahibi isek, yada öyle olmak muradımız ise;
Olmazsa olmaz şartımız bu olmalıdır.
Yani lütfen veya bir zahmet nazlanması ve lüksümüz yoktur. Adil ve adeletli olmak ve olmayanları da uyarmak mecburiyetindeyiz.

MUTLAK TARAFGİR;
Ancak ve ancak Allah ve Rasulüne; yani,
Kuran ve Sünnet hükümlerine  olunur.
Bu emir ve yasakları yapmamakla günahkar olunur, ama inkar etmek bizi küfre sürükler.

Allahın hükümlerinin gevşetilmesi de reform olur kardeşim.
(aynıyla hıristiyanların yaptığı gibi, iman ettiğimiz kitabımızın hükümleri şimdiki modern çağımızla çelişiyor, gevşetelim yada değiştirelim demeye kadar sürükler bizi)

15 Yıl önce, Alman bir Papazla tanışmıştım. Yanındaki hanım, nikahlı eşi değilmiş ama karı-koca yaşıyorlardı. Dedim ona;
-Ya.! Mr. Deyvid, sizin dininize göre de nikahsız birliktelik haram ve yasak değil mi?
-Evet, yasak dedi.
-Ee sen Hz.İsa (as) dan özel izin mi aldında bu kadınla nikahsızsın ve sürekli zina içindesin.
-Bay İsmaiilll, ne yapalim, gençleri kiliseye getiremiyoruz, gelmiyorlar; bizde bazı kuralları böyle gevşetiyoruz.
-Yani dedi ki; Flört, sevgili ve aynı evde birlikte yaşamaya fetva veriyorlarmış caizdir diye.....!!!
-Tuhh onlara...!!!
Yani reform yapmışlar, yani dinlerinin muhkem ve mutlak hükümlerini değiştirmişler, gevşetmişler.
Hıristiyan dahi kalamamışlar, müfteri (yalancı-iftiracı) olmuşlar.

Amacım; asla mevcut hükümete muhalefet etmek, eleştirmek değildir, münferit olaylara takılıp kalmak hiç değildir.
Küll-i vazifelerimizin, cüz-i başarıların hatırı için heder edilmesine itiraz etmek içindir.

Rabbimin izniyle böyle siyasi tarafgirliklere tenezzül etmedim, etmeyeceğim inşallah.
Bize; hayrı tavsiye eden, şerlerden koruyan irade lazım.
Adeletin şaşmaz terazisinin neferleri ve muhafızları lazım.
Bu güzellikleri yapan ve bizede yaptıranların ayaklarının turabı olmamız lazım.
Adı ister Ak Parti olsun, ister bir başkası.
Olmazsa olmaz şartımız bu olmalıdır.

Bizim vazifemiz; gözlerimizle okuyup, aklımızla dinleyip, vicdanımızla tefekkür ederek adalet terazisinin şaşmaz ve şaşırmaz dengesine güvenmek olmalıdır.

İman'ımızın ve Ülkemizin âl-i menfeaatleri baş tacımızdır.
Bu ilkelerden arta kalanlar teferruattır.
Hürmetli Dua ile Efendim.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Bu bir toplu mesajdır. Kişiye özel değildir.
Facebook, Twitter,  mesenger, Instagram ve Whatsapp da paylaşılmaktadır.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Yorumlar

Popüler Yayınlar