Hafta Sonu Hikaye Serisi- 2

DÜNYADAKİ CENNETİMİZ TORUNLARIMIZ. ŞEFKAT ve SEVGİNİN GÜCÜ
(Ve birde İfrat ve tefrit dengesi)

*Lürfen, bu hikayeyi dedelerin ve torunlarında okumalarını sağlayınız*
Bu hikayenin aslına değil, faslına bakmalıyız.
(Bu hikaye ile amaçlanan; sevgi bağlarımızın güçlendirilmesi. Yani ana fikir "SEVGİ"....!!)
~~~~~~~~~~~~~~~-~~~~~~~~~~~~~
Arkadaşımın birisi bu gün bana;
-En çok hangi dedeni seviyorsun diye sordu.
-Nasıl yani..! Tabii ki ikisini de.
-Olur mu dedi, babaların dedesi daha çok sevilmeliymiş, falan arkadaşım dedi bana.
Kafası çok karışmıştı, eve gidip anneme sormam lazım diyerek ayrıldı oradan.
Annesi çok üzüldü.
-Olurmu öyle şey. Bak şimdi bende gerçekten çok üzüldüm.
-O arkadaşına söyle, o da; O falan arkadaşına; bu ayrımcılığı ve hatta nifakı ve hatta gayri insanî bu saçmalığı ona öğreten büyüklerine sorsun bakalım, koyunlarından birisi ikiz kuzu annesi olsa, kuzulardan hangisini daha çok severler ?  İkisini de aynı sevmezler mi..?
Annesi..;
-Ah keşke tanısaydım da bende onlara şunu diyebilseydim. Kuzuları arasında sevgilerini eşit paylaştırmayan büyüklerimiz var ya..! İşte onlar; bu ayrımcılıklarını hemen terketmeliler, yoksa haşirde az sevdikleri kuzuları meleyerek yakalarına yapışacaklar.
-Ve Vallahi....Ve Billahi.....

(Burayı okuyup "saçmalıyorsun" diyen çıkarsa
           !.... Lütfen.....! Ama..Lütfen.......!
bir kezde gözlerini kapatıp, vicdanları ve akılları ile okusunlar, yalvarıyorum onlara)

-Ahh..Anneciğim, çok teşekkür ederim. Artık sormama gerek yok ki...!
-Ya zaten ikiside kuzu...!!!! Allah..Allah..!
-Ne saçma bir düşünce değil mi Anne...?
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Çok düşkündüler birbirlerine. Her gün, ama her gün illâ ki görüşürlerdi.
Aslında çok içine kapanıktı torunu.
Bu durumuna Dedesi çok üzülüyordu. Neyse ki, büyüdükçe sosyal hayatın içine dahil oldu çok şükür. Artık sokakta bolca arkadaşı var.

Bir gün oyundan dedesi gile geldi,  dedesine diyeceği vardı.
-NeneNine, Dedem nerede?
(Meğerse dedem; nineme latife olsun diye bana "NeneNine" demeyi öğretmiş. Hep öyle dedim)
-Bir, iki gün sonra gelecek inşallah.
Hemen diyemediler,  biraz yokluğuna alışsın da ondan sonra söyleyelim hastahaneye yatırdığımızı.
Ertesi gün, daha ertesi gün; tam 10 gün onlar oyaladı bu sabretti.
Dayanamadı ağlamaya başladı.
-Anne!  Yoksa dedem...?
-Hayır, hayır, düşündüğünden değil ama hastahanede.
Annesi götürdü oğlunu dedesinin ziyaretine.
İzin vermediler odasına kadar girmelerine.
Uzunca camlı bir koridora götürdü annesi, camların arkasındaki büyükçe bir odada 8-10 yatakta yatan hastalar. Burunlarında, ağızlarında hortumlar varda var. Çok ürktü, tedirgin oldu. Burası nasıl hasta odası ki..!

İçine hüzün çöktü, dedem bunların içinde. Anladığında İçi de titremeye başladı.
-Bak, deden; şu yatakta olan dedi annesi.
-Anne, hani dedem gözükmüyor ki..!
-Evet.. çünkü...! O, hep uyuyor da...!
Anladı ki dedesinin durumu çok ciddi.
Hemen aklına dedesinin tembihledikleri geldi
-Bir yerin ağırırsa yada birisi hasta olursa ona Fatiha suresini okuyarak ağrıyan yerine üfle.
-Ya hastalığı geçer, yada hafifler, o hastanın vadesi dolup ölmemişse eğer demişti.
-Ya ölenlere de okunur mu dede..?
-Tabi, tabi; onlarada büyüdüğünde inşallah Yasin suresini okursun. Halen daha aklında.
Hemen başladı Fatihayı okuyup camdan dedesine doğru üflemeye.

Annesi, hemşire hanıma çok rica etti.
Falan hastanın torunu bu. Birbirlerini çok severler, gidip dedesinin kulağına sadece "torunun geldi"  dermisiniz?  Lütfen.!

Dede, yoğun bakımdaki en yoğun bakımlı olanıydı. Haftalardır sadece makinada kalp atışları. Başkaca da bir hayat âmeresi yoktu.

Hemşire, sağolsun; saçma bulsada, tepkisiz dese de kırmadı, gidip dedenin kulağına "amca torunun sana geldi"  deyiverdi.
Hemşire doğrulurken ihtiyari olarak dedenin yüzüne baktı.
Göz kapaklarını açmadan iki defa aşağı yukarı hareket ettirdiğine şahit oldu.
İrkildi, annesi çok seviyorlar demişti ya onu hatırladı.
Acaba sevginin gücü bu kadar mı..??
Yok canım sende,  bu kadarı da yani...!
Ee peki o gördüğüm neydi...????
Anne teşekkür etti, hemşire sadece;
-Çok haklısın, aralarındaki sevgi bağı çok muhkemmiş.
Göz kapaklarını demedi ama.

Torun artık tutamadı kendini yüksek sesle ağlamaya başladı.
Hemşire teyzesi, odaya alamam dedi. Mikrop kapar, sende çok hasta olursun.
-Dedemmm...! Ama dedemm....!
-Dur doktor beyden izin alalım, elektrik teknisyenini çağıralım, o sizi ekran aracılığı ile görüştürsün.
Nihayet susturdu, sakinleştirdi.

Doktorda çok şaşırdı, dedenin tepki vermesine. Hatta inanmakta bile...???
Teknisyen geldi, ilk önce, torunun görüntüsünü dedeye verdi.
-Hemşire tekrar girdi odaya, yine eğildi kulağına; "amca torunun tam karşındaki ekrandan sana bakıyor" dedi.
Hemşire, hemen doğruldu, yana çekildi, dedenin bütün vücudunu gözleriyle taramaya başladı.
Dede, bu sefer sadece serum takılı sol elin baş parmağını çok hafif oynattı. Başkada tepki vermedi derken, tam dönüp yanından ayrılacaktı ki...!
Aman Allahım..! Dedenin sağ gözünün dış yanından göz yaşı bir damla kadar birikip kaydı aşağı doğru. Bir damla..Bir damla daha.

Hemşire hanım; anne şefkati ve kadın iç güdüselliği ile duygusallaşıp artık tutamadı kendini ağlamaya başladı ki, diğer arkadaşları koşup geldiler.
Olay anlaşıldı.
Doktor bile az biraz daha gevşetse duygularını o bile....!

Teknisyen, bu seferde dedenin görüntüsünü koridordaki ekrana verdi.
Bu olaya şahit olan personel ve diğer yoğun bakım hasta yakınları, kim varsa cümlesi pür dikkat toruna odaklandılar.
Dedesini o haliyle gören torun; sanki elektrik akımına kapılmış gibi anında dizlerinin üstünde küt sesiyle zemine çöküverdi.
Annesi fırladı ki..Doktor bey; hayırrr..Durr..!
Anne de durdu. Doktor; bu anbiyansın bozulmasını istemiyordu, çok etkilenmişti.

Torun, anladı artık; Dedesiyle vedalaştığını.
O da aynı dedesi gibi sol el baş parmağını dedeye doğru kaldırdı. Sağ gözünün dış kenarından üç damla göz yaşı kabarcığı akıverdi. Hepsi bu;  bu kadar oldu.
Aynı vücut diliyle karşılıklı vedalaşıverdiler.

Beyninde çınladı..çınladı...sadece çınladı..!
Elveda..! Dedem, sırdaşım, arkadaşım. Elveda. Canımı canına katanım elveda.

Annenin adeta..Ne Adeta'sı be..İçi parçalandı. Yandı, kavruldu, köz oldu yüreği.
"keşke bu kadar sevmeseydi dedesini, keşke dedesi de bu kadar...."
Sanki çok güçlü bir yumruk göksüne çarpmış gibi sarsıldı, sendeledi de sustu.

Çok yalvardı annesine, NeneNinesi'ne;
olsun, dedem vasiyet etmiş olsada ben ona derim ki; dede, ben istemedim, razı olmadım senin uzaklara götürülmene, onun için seni bizim evimize yakın kabristana defnettirdim.
Bana kızmaz. Bak vallah anne..!

Ama götürdüler yinede dedemi çook ama çok uzaklara. Kopardılar benden.
Nasıl bir hüzün bu Allahım..!
Bende gitmek istiyorum. Neyderim dedesiz.
Ona nasıl da nazlanırdım, sitem ederdim. Gece, gündüz dede dedim mi yanıbaşımda bulurdum.

-Unuttaramazsın dede ha! bana, bu haftaki hatçlığımın hepsini vermedin.
-Bak dede, on liranın beş lirasını sana geri getirdim emi, sonra unuttupta yakama yapışma.
Canım dedemde bana doğru parmağını sallar;
-Unutturmak yok, unutturmak yok ha...!
-Bak artık bu kadar daha büyüdüm, şu harçlık işini bir konuşsak mı, ne dersin dede..?
-Annemin ekmek almam için verdiği on lirayı düşürdüm, çok kızacak bana dede.
-Tamam ver ama; harçlığımdan düşmek yok, bana ne...! ben saymam..!
Ahh..!! Dedem..! Bütün bu çekişmelerimizden aldığın hazzını, mutluluğunu bile özlüyorum.

Büyüdüm; çocuk yaşta çektiğim ve yanıp kavrulduğum bu acı yüzünden şimdi çocuklarıma; ifrat (çok ileri gitmek, abartmak) ve tefrit (çok geride kalmak, hakkını vermemek) dengesini şimdiden öğretmeye başladım bile.

Ve anladım ki; fani olan canlı, cansız, en yakınımız ve uzağımız; kim ve kimler olur ise olsun bir gün; annem,babam,dedem,ninem ve bir cümle sevdiklerim ve beni sevenlerim birbirimizden ayrılacağız.
İnşallah taa haşirde tekrar buluşana kadar.
O zaman onlara ömürleri kadar, onlarda bizlere ömürlerimiz kadar. Dahası olmamalı.

Ayrılığı şimdiden öğretiyorum çocuklarıma.

Ha..Birde şunu da ekliyorum bunları öğretirken....!!!

Ama..Ama..! ve mutlaka sonsuz ve sınırsız olan RABBİMİZ' e yine sonsuz ve sınırsız sevginizi abarttıkça abartın, cimri olmayın.
Yani bu sevgide sınır yok. Doya, doya yani.
Peygamberimizi de sevin, canınızdan da daha çok. Bunu da abartın.

İnanın.. daha yok mu...? Daha yok mu...?
Kuzular gibi meleneceğiz, cümlemiz.

Elhamdülillahi Rabbül Âlemin.
(Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun)

Ve Sallallahu Aleyhi Vesellem.
(ve Rahmet Peygamberine selat ve selam)
Allahumme salli alâ Muhammed.

Sevgide...!!
Kafası karışık olanlar olabilir.
Lütfen paylaşırsanız...!!

Yorumlar

Popüler Yayınlar