ANNE-BABANIN REHBERLİĞİ
https://youtu.be/bU9CRQFbrmg
(Bu hikayeniin ana fikri, üstteki Youtube adresinden esinlenerek hazırlandı)
Evladım, dişlerini fırçaladıktan sonra suyu açık bırakma, terk ettiğin odanın ışıkları niye açık? Kullandığın aletleri neden tekrar yerine koymuyorsun?
Oğlum, bu odan neden bu kadar dağınık? Sana düzeni bir türlü öğretemedim, kirliler çamaşır sepetine, çabuk git ayaklarını yıka, lütfen sifonu çekmeyi unutma.
Artık bu sesler, evin delikanlısını çileden çıkaracak raddeye gelmişti.
Hep hayel kurduğu şey aklına geliverdi, "dolgun maaşlı bir iş bulursam ilk işim ayrı bir eve çıkmak olacak."
Nihayet müracaat ettiği bir şirketten geri dönüş yapılarak mülakat tarihi verildi. Çok sevinmişti.  Kızgın da ve tepkili de olsa ailesiyle paylaştı bu sevincini.
Randevuya giderken yine babasının tahammul edemediği o sesini dinlemek zorunda kaldı.
-Soruların tamamına az, çok deme cevap ver, heyecanlanma, dikkatini topla, karşındaki insanlara odaklan. Vesaire, vs.
Oğlan, ya sabırla çıktı yola, verilen adresi nihayet bulmuştu. Güvenlik kulubesine yaklaştı, görevli yoktu, bahçe kapısının sürgü demiri çok fazla geriye açıldığı için giren çıkanın omuzuna sürtünecek kadar çıkıntılıydı, bu pozisyon hoşuna gitmedi, sürgü demirini yerine kaydırdı öyle girdi bahçeye. İdari bölüm yazan tabelayı takip ederek ilk koridora girdi, biraz ilerde bir vantilatörü boş bir alanda çalışır gördü, kendince bu durumu anlamsız bularak kapadı, devam etti yoluna, bir süre yürüdü, yön işareti olarak mülakat yazılı bir kağıdın üst bantı açılarak aşağı doğru sarkmıştı onuda tekrar duvara yapıştırarak bandını iyice baskıladı, yürüdü imtihan salınuna vardı, açtı kapıyı kendi gibi gelen adaylar koltuklarda oturuyorlardı, o da geçti oturdu. Başını kaldırıp baktığında ortam çok ışıklı olmasına rağmen salonun lambaları yanıyordu, istem dışı bir refleksle kalkıp lambaları söndürdü.
Meğerse bütün bunlar mülakatın bir parçasıymış. Her gelen adayı, İnsan Kaynakları Müdürü ile Genel Müdür Yardımcısı ekrandan izliyorlarmış. Bizim delikanlıya sıra gelip görüşme odasına girdiğinde olan biteni söylediler de onlardan öğrendi.
Birde dediler ki...!!
-Bu yanlışları düzelten tek aday sen oldun,
yeni işin hayırlı olsun.
Başka da hiç bir soru sormadılar.
Çok sevinçle ayrılırken ana-babasına gizliden gizliye gösterdiği tepkiden dolayı çok pişmanlık ve utanç duymaya başlamıştı bile.
Şimdi en büyük arzusu; eve varıp babasının ve annesinin boynuna doya doya sarılmak olmuştu.
Rahmetli Turgut Özal, sanırım 1985 li yılların birinde Ulusa Sesleniş konuşmaları yaparken şunu demişti. Hiç unutmadım. Unutamadım.
Hatta bu hayatımın rehberi oldu diyebilirim.
-Sevgili vatandaşlarım, biz (Türkiye) her yıl Bulgaristendan aldığımız elektrik için 35 milyon dolar ödüyoruz.
Ben sizleri her akşam elektrik tasarrufu için sadece 1 dakika bütün ışıkları kapatmaya davet ediyorum. Hepsini kapamasınız dahi bir bölümünü kapamanızı rica ediyorum.
O günleri hatırlayanlar mutlaka vardır aramızda. Rahmetli Özal, hemen bir hesaplama bile yaparak, Ülkemizde 10 milyon hane var. 1 dakika elektrik tasarrufu ile........! diyerek yapılacak tasarruftan elde edilecek kazancı hemen söylemşti.
(sanırım bu 35 milyon dolar ya Bulgaristana ödenen miktardı, yada 10 milyon hanenin her gün 1 dakika tasarrufundan bir ay sonra cebimizde kalacak miktardı. Bunu tam hatırlayamadım şimdi.)
Ama bu 35 milyon rakamından çok eminim Allahuâlem.
Evet kardeşlerim, bir iğne dahi olsa bu benim öz malım, canım nasıl isterse öyle kullanırım, kimseyi ilgilendirmez demek hakkımız değil.
1-) O iğne; en başta Rabbimizin ihsanı ile bize bir ikramıdır. Onun için en maximum ölçüde kullanmak mecburiyetimizdir.
2-) O iğne; Milli bir servettir, ilk önce Vatanımızın malıdır. İşçimizin el emeği, göz nurudur.
3-) O iğne; manen sorumluluğumuzda olan bir nimettir. İnançlı bir müslüman bilir ki..!
Bu nimet içinde hesaba çekileceğiz.
**HELE..HELE İSRAF EDİLİP ÇÖPE ATILAN MİLYONLARCA EKMEKLER**
için ne zor olacak o hesabımız....!
İsraf ve zayi olmamak için yiyecek ve eskimiş malzemelere fikirler üretip, onları tekrar farklı biçimlere dönüştürerek hayatlarımıza geri döndüren küçük, büyük bütün duyarlı insanların hürmet ve zevkle ellerinden öpüyorum. Bu ben için şeref olur.
Senin ihtiyacın yoksa sakın ha sakın çöpe atma....!
Sor, soruştur ki inşallah senin eskin, bir başkasının yenisi olsun.
Hürmetli dua ile.

Yorumlar

Popüler Yayınlar