ŞÜKÜR ÖMRÜMDEN BİR GÜN DAHA GİTTİ,
ÖLÜMÜME BİR ADIM DAHA YAKLAŞTIM.
Bunu fazla değil, 25-30 yıl önce diyen olsaydı doğruca tımarhaneye götürülürdü.
Ama şimdiki asrı devrimizde (Dünyada) inanın bunu diyende, bekleyen de pek çok.
Vay be..! Ölümümü beklemek...!
Ölümü beklemek....!
Haydi yaşlı olanı, hastası, düşkünü, kimsesizi, şucu, bucu desek belki deriz yakışır da.....!
Peki ya bu gencecik fidanlar, boylu poslu delikanlılar, hayelleriyle bulutlarda süzülen gelincik kızlar.
Bunlara da tamam, haklısın, haydi sende gel benle bekle mi diyeceğiz?
Şirazeden çıkmış, ahlaksız dünya insanın yapıp ettikleri karşısında kılını bile kıbırdatma hakkı olmayan ama yüreğinde azıcıkta olsa; merhamet, şefkat, sevgi besleyen *İNSANN" bu kadar aciz ve çaresiz bırakılmış olmanın kahrı ve utancıyla sanırım onlarda benim gibi ölümü beklemenin çıldırtan kurtuluşuna sım sıkı sarılıverdiler. Yollar hep kapalı, kapandı.
Ya delirmek, yada ölümü sevmek.
Kalbindeki İman'ının var olduğuna hüsnü zanla bakılan birisi vefat ettimi, yaşayanlar; ölene gıpta eder oldu.
Ne mutlu sana, tebrik ederiz, kurtuldun dünya cehenneminden. Seni kıskandım bile dedik.
SADECE SEYREDİYORUZ....!
-Doğu Türkistanda yavrular, kuzular, ana ve babalar kıtır kıtır doğranıyor. Ülkemizin Al-i menfeatleri için gıkımız çıkmıyor.
-İranda şiiler, sunnileri katlediyor susuz, pusuz.
-Arakanda kafir budistler müslümanları diri diri yakıyorlar, görmezlikten geliyoruz.
-Kâfir Yahudi, Filistinli müslümanları zevk için nişan tahtası yapıyor, bizde bunu biliyoruz.
-Vahşi kapitalizim, az biraz güçsüz olanı hortumlayıp yutuyor. Köle, paçavra, süprüntü gibi harcayıceriyor.
-Adam canlı canlı balıkları ateş üstündeki tavaya atıyor, balıklar kızgın yağda çırpına çırpına ölüveriyor.
-Çinde, sokaklardan köpekleri yemek için toplayan işçi, köpeği restoranın bahçesine getirip bir sonraki görevlinin eline veriyor ve o kâfirde köpeği canlı canlı ucundan alevli ateş fışkıran pürmüzle başlıyor tüylerini yakmaya.
Ohhh. O canım canlı ağlaya, sızlaya ölüyor.
-Ülkemizde, bir işyeri lobisine kadar gelmiş iki sokak köpeğini adam sever gibi yanına çağırıp telefonunun alt kısmıyla o minnacık köpeğin sol arka kalça kemiğine öyle hızla vuruyor ki köpeğin anında ayağı kalçadan felç oluyor. Köpek, o elleri kurtlanacası adama baka baka vayy anam! nasıl ağlayarak beddua ediyor.
-Anne; kocaya kızıyor,çatalı kızdırarak minnacık bebesinin canını sızım sızım sızlatıyor.
- Dünyanın bir çok yerinde zulüm, zalimin eğlence aracı olmuş, stres topu olmuş, can sıkıntısını gideren oyuncağı olmuş.
-Tecavüz, fuhuş, körpecik bedenler artık sıradanlaşmış.
-Kocasına sinirlenip evli komşusunu ayartarak onunla kaçan "5 aylık hamile" karısını televizyona çıkıp (ATV Esra Erol - hafta içi 16.30-18.45) ağlayarak "bana karımı bulun" diyen adam; telefona bağlanan kaçak karısını; bir gece önce komşunun yatağında olmuş olması umurunda olmadan kendi yatağına dönmesi için yalvara yalvara ikna etmeye çalışıyor.
Hatta komşusunun, karının karnındaki çocuk benden demesine karşılık; rakibi kocanın da hayır senden değil benden demekte ısrar etme savaşı kızıştıkça kızışıyor.
Hatta komşusu, ben günleri hesapladım diyerek çocuğun kendinden olduğunu ispat etmeye çalışıyor.
Ha..birde hamile kadının anasının, yeni damadı komşudan (yedek babadan) 20 bin lira aldı iddiası da var.
Komşunun öz karısıda, kocacığının yanında bütün olup bitenleri seyrediyor.
Esefle mi seyrediyor? Hayır, hayır zevkle.
ATV de salyalarını akıtarak böyle bir olayı yaklamanın zevkinden dört dönüyor.
Halen daha hangimiz diyebiliriz ki..........!!!
Ben asla DOMUZ eti yemiyorum; yediremezler.
Buyurun işte domuzlaştırılmış numunelerimiz.!
Pardon...Haydi canım sende mi dediniz....?
Yada bu kadarda olmaz mı dediniz....?
Çok ama çok haklısınız......................
Ve kelimeler tükendi....Beyin felç......
ALLAHIM..! İTİRAF EDİYORUM..! ÇOK ACİZİM, BOĞULUYORUM, BİR ŞEY YAPAMIYORUM.
HATTA AĞLAYAMIYORUM BİLE....!
Ve ben....!
ÖLÜMÜ YARATAN RABBİME ŞÜKREDİYORUM.
Ömrümden çok şükür bir gün daha gitti, bitti.
Vuslata ne kaldi ki.! Belki bir, belki elli...!
Haksızmıyım...?
Hani ciğerim yanıyor demekteyim ya....!
Hani..? Nerede...? Kokmuyor hiç bir şey..!
Niye o zaman yanık kokumu alamıyorum...?
Bak ben bile kendi kendimi kandırıyorum.
Yakaladım kendimi....!
Belki banada fırsat geçse kim bilir.....!
Kendi kendime bile....Evet,evet kendime bile..!
Güvenmiyorum, güvenemiyorum.
Hani kinayeli denirdi ya! Babana bile güvenme.
Şimdi o da yetmiyor. Kendine bile güvenme..!
Kendime bile güvenmiyorum.
Hem vallahi, hemde billahi.
Bu nasıl bir girdap? bu nasıl bir handikap?
Biz neydik? Ne olduk? Nasıl olduk?
ALLAHIM...!
BENİ ÇÖZECEK MUTLAK İRADE SENSİN.
YA YÜREĞİMİ KÖZ ET;
YANDIKÇA YANAYIM.....!
YA DA BENİ ÇÖZ, AZAT ET;
ÖLDÜKÇE ÖLEYİM....!
Ya Erhamen Rahimin.
Ve Sallallahu aleyhi vesellem.
ÖLÜMÜME BİR ADIM DAHA YAKLAŞTIM.
Bunu fazla değil, 25-30 yıl önce diyen olsaydı doğruca tımarhaneye götürülürdü.
Ama şimdiki asrı devrimizde (Dünyada) inanın bunu diyende, bekleyen de pek çok.
Vay be..! Ölümümü beklemek...!
Ölümü beklemek....!
Haydi yaşlı olanı, hastası, düşkünü, kimsesizi, şucu, bucu desek belki deriz yakışır da.....!
Peki ya bu gencecik fidanlar, boylu poslu delikanlılar, hayelleriyle bulutlarda süzülen gelincik kızlar.
Bunlara da tamam, haklısın, haydi sende gel benle bekle mi diyeceğiz?
Şirazeden çıkmış, ahlaksız dünya insanın yapıp ettikleri karşısında kılını bile kıbırdatma hakkı olmayan ama yüreğinde azıcıkta olsa; merhamet, şefkat, sevgi besleyen *İNSANN" bu kadar aciz ve çaresiz bırakılmış olmanın kahrı ve utancıyla sanırım onlarda benim gibi ölümü beklemenin çıldırtan kurtuluşuna sım sıkı sarılıverdiler. Yollar hep kapalı, kapandı.
Ya delirmek, yada ölümü sevmek.
Kalbindeki İman'ının var olduğuna hüsnü zanla bakılan birisi vefat ettimi, yaşayanlar; ölene gıpta eder oldu.
Ne mutlu sana, tebrik ederiz, kurtuldun dünya cehenneminden. Seni kıskandım bile dedik.
SADECE SEYREDİYORUZ....!
-Doğu Türkistanda yavrular, kuzular, ana ve babalar kıtır kıtır doğranıyor. Ülkemizin Al-i menfeatleri için gıkımız çıkmıyor.
-İranda şiiler, sunnileri katlediyor susuz, pusuz.
-Arakanda kafir budistler müslümanları diri diri yakıyorlar, görmezlikten geliyoruz.
-Kâfir Yahudi, Filistinli müslümanları zevk için nişan tahtası yapıyor, bizde bunu biliyoruz.
-Vahşi kapitalizim, az biraz güçsüz olanı hortumlayıp yutuyor. Köle, paçavra, süprüntü gibi harcayıceriyor.
-Adam canlı canlı balıkları ateş üstündeki tavaya atıyor, balıklar kızgın yağda çırpına çırpına ölüveriyor.
-Çinde, sokaklardan köpekleri yemek için toplayan işçi, köpeği restoranın bahçesine getirip bir sonraki görevlinin eline veriyor ve o kâfirde köpeği canlı canlı ucundan alevli ateş fışkıran pürmüzle başlıyor tüylerini yakmaya.
Ohhh. O canım canlı ağlaya, sızlaya ölüyor.
-Ülkemizde, bir işyeri lobisine kadar gelmiş iki sokak köpeğini adam sever gibi yanına çağırıp telefonunun alt kısmıyla o minnacık köpeğin sol arka kalça kemiğine öyle hızla vuruyor ki köpeğin anında ayağı kalçadan felç oluyor. Köpek, o elleri kurtlanacası adama baka baka vayy anam! nasıl ağlayarak beddua ediyor.
-Anne; kocaya kızıyor,çatalı kızdırarak minnacık bebesinin canını sızım sızım sızlatıyor.
- Dünyanın bir çok yerinde zulüm, zalimin eğlence aracı olmuş, stres topu olmuş, can sıkıntısını gideren oyuncağı olmuş.
-Tecavüz, fuhuş, körpecik bedenler artık sıradanlaşmış.
-Kocasına sinirlenip evli komşusunu ayartarak onunla kaçan "5 aylık hamile" karısını televizyona çıkıp (ATV Esra Erol - hafta içi 16.30-18.45) ağlayarak "bana karımı bulun" diyen adam; telefona bağlanan kaçak karısını; bir gece önce komşunun yatağında olmuş olması umurunda olmadan kendi yatağına dönmesi için yalvara yalvara ikna etmeye çalışıyor.
Hatta komşusunun, karının karnındaki çocuk benden demesine karşılık; rakibi kocanın da hayır senden değil benden demekte ısrar etme savaşı kızıştıkça kızışıyor.
Hatta komşusu, ben günleri hesapladım diyerek çocuğun kendinden olduğunu ispat etmeye çalışıyor.
Ha..birde hamile kadının anasının, yeni damadı komşudan (yedek babadan) 20 bin lira aldı iddiası da var.
Komşunun öz karısıda, kocacığının yanında bütün olup bitenleri seyrediyor.
Esefle mi seyrediyor? Hayır, hayır zevkle.
ATV de salyalarını akıtarak böyle bir olayı yaklamanın zevkinden dört dönüyor.
Halen daha hangimiz diyebiliriz ki..........!!!
Ben asla DOMUZ eti yemiyorum; yediremezler.
Buyurun işte domuzlaştırılmış numunelerimiz.!
Pardon...Haydi canım sende mi dediniz....?
Yada bu kadarda olmaz mı dediniz....?
Çok ama çok haklısınız......................
Ve kelimeler tükendi....Beyin felç......
ALLAHIM..! İTİRAF EDİYORUM..! ÇOK ACİZİM, BOĞULUYORUM, BİR ŞEY YAPAMIYORUM.
HATTA AĞLAYAMIYORUM BİLE....!
Ve ben....!
ÖLÜMÜ YARATAN RABBİME ŞÜKREDİYORUM.
Ömrümden çok şükür bir gün daha gitti, bitti.
Vuslata ne kaldi ki.! Belki bir, belki elli...!
Haksızmıyım...?
Hani ciğerim yanıyor demekteyim ya....!
Hani..? Nerede...? Kokmuyor hiç bir şey..!
Niye o zaman yanık kokumu alamıyorum...?
Bak ben bile kendi kendimi kandırıyorum.
Yakaladım kendimi....!
Belki banada fırsat geçse kim bilir.....!
Kendi kendime bile....Evet,evet kendime bile..!
Güvenmiyorum, güvenemiyorum.
Hani kinayeli denirdi ya! Babana bile güvenme.
Şimdi o da yetmiyor. Kendine bile güvenme..!
Kendime bile güvenmiyorum.
Hem vallahi, hemde billahi.
Bu nasıl bir girdap? bu nasıl bir handikap?
Biz neydik? Ne olduk? Nasıl olduk?
ALLAHIM...!
BENİ ÇÖZECEK MUTLAK İRADE SENSİN.
YA YÜREĞİMİ KÖZ ET;
YANDIKÇA YANAYIM.....!
YA DA BENİ ÇÖZ, AZAT ET;
ÖLDÜKÇE ÖLEYİM....!
Ya Erhamen Rahimin.
Ve Sallallahu aleyhi vesellem.
Yorumlar
Yorum Gönder