CEDDİMİZ KÖPRÜKÖY İMAMI"İBRAHİM EFE"
Ve sen, İbrahim Efe'nin nesebinden olan genç insan..! bu çalışma senin için..!
Ve senden beklentim var... Bir Ricam var...!
Çok çok değer verip hürmetle derleyip, toparladığımız bu çalışma; cidden çok emek verilerek hazırlanabildi.
Umarım ve ümid ederim ki...!
İnşallah siz genç neseblerimiz nezdinde makbuliyet görüp, sahiplenilinir.
Ve hayatlarımıza hayat ve ahlaklarımıza da yüksek ahlak-i misal edip, güzel meziyetlere vesile ederiz. Amin.
_____________________________________________
*********************************************
MUHTEREM ve MUHTEREME NESEBİM.
RİCA EDERİM, UZUN BİR MAKALE DEYİP OKUMAKTAN DUR OLMAYINIZ...!
VARSAYINIZ Kİ..!
BU MEKTUBU SİZLERE AT'ANIZ-DEDENİZ
"Köprüköy İmamı İbrahim Efe"
GÖNDERMİŞ. O ZATIN HATIRINA OKUYUN.
İNŞALLAH RUHLARIMIZA DİNGİNLİK ve MANEVİ GÜÇ TAKVİYEMİZ OLACAK. HAYATLARIMIZA NEFES ALDIRACAK.
*********************************************
Bu Künye Fihristesini, İbrahim Efe'nin yaşayan nesebi ve inşallah gelecekteki neseb-i ati'sinin (evlad-ı İbrahim soyuna münhasır) soy kütüğünün tarihçesini gençlerimize ikram ve in-am (hediye) ve varis (pay almak, muhafaza etmek, saklamak) edinmeleri için hazırladı Allahın kıtmir kulu İsmail Hakkı ÖZDEMİR.
(Siz genç nesebimin de bu fakirin Ruhuna ikram-ı ilahide bulunmanız temennası ile inşallah)
----------------------------------------------------------------------
Nam-ı Künyesi...:
"Köprüköy İmamı İbrahim Efe"
Doğum Künyesi...:
Halid Efendi oğlu, Güleser den olma Erzurum-Hasankale Korucuk köyü
1898 doğumlu İbrahim  ÖZDEMİR
(Son Osmanlı Teb-asından)
İki kardeştirler. Ablası Safiye hanım dır.
CEDDİMİZ.... İBRAHİM ÖZDEMİR
1898-1971 (73 Yaşında vefatı)
1925-1970 (45 Yıl İmamlık vazifesi)
Ocak.1971 Yılında Köprüköy nahiyesinde (şimdi Köprüköy ilçe oldu) 28 Yıl hizmet ifa ettikten sonra Hasankale ilçesine hicretinden
28 gün sonra vefatı. (28'lerin tevafuku)
          
Hayât-ı İçtimâiyyesi... :
-----------------------------------
1914 Tarihinde 1.Dünya savaşı nedeniyle - 15-16 yaşlarında Ana ve Babası ile Tokat-Zile ye zorunlu göç. (Kağnı arabaları veya yürüyerek) Erzincan sınırlarında Babası Halid Efendi hastalanıp yolda vefat ediyor. (sonradan babasının mezarının yerini gidip aramış ama bilememiş, bulamamış.)
Anasıda Zilede vefat ediyor. Bir hayır sahibinin otluğunda/merek 6 ay kadar barınıp çobanlık yapıyor, daha sonra köylüleri korucuğa dönerken oda onlarla dönüyor.
(çok yıllar sonra anasının mezarını ziyarete gidiyor ama onuda bulamıyor. Mezarlar çoğrafi ve fiziki aşınmalar sebebiyle kaybolmuş)
Korucuk köyüne döndükten sonra ablasının kocası İbrahim Çavuş, babamı Alvara, Muhammed Lütfi Efeme götürerek durumunu anlatıyor, kendisininde çok fakir olduğunu ve bu genci sahiplenmesini arzu ve beyan ediyor.
Lütfi Efemde 17 yaşlarındaki İbrahimi cidden çok sahipleniyor, ahlakı seciyesinden dolayı pek sevip, dergahından hiç ayırmıyor.
Onların manevi evlatları oluyor. Askerden önce köyünde yine hem çobanlık yapıyor hemde medrese eğitimini alıyor.
1917 Yılında 19 Yaşında taze delikanlılık çağında kısa bir acemilik eğitiminden hemen sonra Çanakkale savaşına katılıp gazi oluyor.
Savaştan hatırası.. :
Kırıkkale tüfekleri kullanıyorlarmış. (Uzun çubuklarla barutlar namluya doldurulup basılıp sıkıştırılarak ateşlenen tüfekler bunlar.) Barutu bitiyor, süngü süngüye (gırtlak-gırtlağa) mücadele başlıyor. Kendinden çok iri yarı ve kuvvetli, rus askeri olduğunu tahmin ettiği bir er'le pençeleşirken tam düşman askerinin babamı şehit edeceği hamlesini süngüsüyle yapacağı an, kendi köylüsü Muhammed çavuş babamın bu zor anını görür görmez imdadına yetişerek ikisi bir olup o gavuru ancak öyle haklıyabiliyorlar. Babam dermiş ki, Rabbim vademi doldurmamış, yoksa o boğuşmada üç-beş saniyelik bir ömrüm kalmıştı.
Madalya ve beratı büyük ağabeyimdeydi.
(Usulu böyleymiş, madalya sahibinin vefatından sonra; madalya, ailenin en büyük oğluna teslim edilirmiş, büyük oğulun vefatından sonrada sırasıyla diğer evlatlarına geçermiş)
İLMİ TEDRİSATI ve EĞİTİMİ... :
-----------------------------------------------------------------------
BABAMIN VE HEPİMİZİN GÖNÜL SULTANI
Hocası-Mürşidi..: Hace MUHAMMED LÜTFİ EFE (ra) (Alvar İmamı)
Nakli ilimler..:(Tefsir, kelam, hadis, cam-ı ve fıkıh ilimleri) tahsil etmiş.
Akli ilimler.... :(Matematik, edebiyat, psikoloji ve mantık ilmleri) tahsil etmiş.
TALEBESİNİ CEMEATE TEST ETTİREN ÖĞRETMEN.
Mubarek Lütfi Efemin rahmetli babamı nasıl yetiştirdiğine misal olsun diye yazayım da İnşallah yanlış anlaşılmayayım.
Bu anlatacağım vakia yı ben bilmiyordum, iki sene önce bizim nahiyeden rahmetli Sırrı Aras ağabeyi anlattı da ondan bildim.
1950 li yıllarda bizim nahiyeden (Köprüköy) iki kardeş atlarla Erzuruma gitmişler, işleri bitip dönerken Alvar istikametine geldiklerinde ağabeyisi kardeşine demiş ki, haydi gel gidip Efemide (Lütfi Efem) ziyaret edip ondan sonra köye gidelim. Gitmişler, el öpüp kendilerini tanıtmışlar, bunların Köprüköylü olduğunu duyunca Efemde talebesi İbrahim Efendi hakkındaki kendilerinin ve köy ahalisinin düşüncelerini epey bir sorup sorgulamış. İkramlardan sonra bizim köylü kardeşler Efemden destur istemişler. Efem vedalaşma anında buyurmuş ki, efendiler, şimdi siz köyünüze gittiğinizde İbrahim efendiyi hıngel (etli mantı) ikram etmek için davet edin, eğer İbrahim efendi de sizin bu davetinizi kabul ederken, o zaman çayla şekerde benden (o tarihte bu gıdalar lüks. Et, süt bol ama diğer gıdalar çok makbul) derse siz bu daveti gerçekleştirin. Yok eğer İbrahim efendi, çayla şeker benden demezse sizde bu daveti unutun gitsin. (Efem, öğrencisinin kıvamını test ettirip cemeati bilsin istiyor Allah-u alem)
Bu iki kardeş köylerine gelip ertesi gün öğlen namazına camiye gidiyorlar.  Babama; Alvardan, efemden selam getirdik diyorlar. Babam da hasret ve hararetle Hocası hakkında epeyce sorular soruyor. Nihâyet ayrılacakları sırada bu kardeşlerin ağabeyi olanı Efe (bizim köyde babama da hep efe derlerdi. Sağolsunlar saygı ve sevgilerinin ifadesiydi bu) sana bir hıngel ikram edelim istiyoruz demiş ve adam babamın cevabını heyecanla beklemeye durmuş. Bir müddet sonra İbrahim efendi de iyi peki tamam inşallah. O zaman çayla şekerde benden olsun demiş.
Bunu bana işte o rahmetli Sırrı abi anlattıydı.
Bunlar metafizik buudlardaki insanların manevi makamlardaki hal dilleri.
Babam çok ama çok okurdu.
Rahmetli anam bazen babama çıkışırdı,
hoca efendi, hoca efendi, sen bu uşakların değil, kitaplarının babasısın.
HASTALIKLARDAN NEDEN ŞİKAYET ETMEMELİYİZ....!...?
Bu mubarek Lütfi Efem, bir gün babamında içinde bulunduğu öğrencilerine ders verirken suratı çok ekşi, asık ve çok üzgünmüş.
Bu durumundan talebeleride etkilenmiş, acaba kötü bir şeymi oldu da Hocamız bizimle paylaşmıyor diye düşünürken, Lütfi Efem ayağı kalkıp hemen yan bitişiğindeki evine giriyor, bir müddet sonra da pür neşe tekrar talebelerinin yanına dönüyor. Bu neşeli halinden cesaretlenen babamlar soruyorlar; hocam gurban olayım, demin ne haldeydin şimdi ne haldesin? Bunun hikmeti nedir?
Efemde; ola uşaklar, 3 gündür bizim evde bir tanemizin bile hiç bir yeri ağrımıyordu, bende bundan çok endişeleniyordum, hafizanAllah yoksa Rabbim bizi kulluğundan mı tart (sildi) etti. Şimdi eve girdim ki ananızın başı (Hanımına Ana derlermiş) bir ağırıyor ki hemde nasıl. İşte huzurum, neş'em bundandır. (aman sakın..! şimdiki hayat anlayışımızla bu olayı eleştirmeyiniz)
Bu yaşanılan hayatlar ve bu hayatı yaşayan mütena insanlar bizim bulunduğumuz buutlarda, enlem ve boylamlarda yaşamıyorlardı. Şüphesiz inanın buna. Kesinlikle Peygamberi (sav) bir hayat yaşamayı adım, adım taklit ediyorlardı.
Efem için; bir Müslümanın kendinde ve evlad-u  i-alinde sıfır sıkıntısız bir hayat, hayat değil, aksine zulümat.
Çünkü şundan..!
Müslümanın rahat bir hayat yaşaması; o buutlardaki bu yüce kametler için mutluluk kaynağı değil, aksine manevi endişelere aralanan kapılar oluyordu. Yani hayatı ne kadar çok rahat ve sıkıntısız yaşarsak o oranda da Kalbinden Rabbini uzaklaştırmış, unutmuş, gaflette bir yaşama yada manevi uçurumlara yaklaşmış oluyoruz.
Bu nedenle çokta musibetsiz-hastalıksız geçecek bir ömür talebinde ısrarcı olmayalım. Ama elbetteki şifalı ve sağlıklı yaşamak çok büyük bir nimet. Buna mazhar olmuşsak çokça şükredici olmalıyız. Ama bu durumda değilsek musibetlere musibet-bela nazarı ile bakmaktan vaz geçip, bizim günahlarımıza kefferat, ruhumuza özgürlük ve Rabbimizle kurbiyetimizin (yakınlaşmak) artmasına muhteşem bir vesile kaynağımız olduğu hep idraklerimizde olmalıdır can kardeşlerim.
-----------------------------------------------------------------------
2-BABAMIN VE HEPİMİZİN GÖNÜL SULTANI
Şeyhi-Mürşidi.. : Hace MAHMUD VEHBİ EFE (ra) Efsemce İmamı..
Kalb-i Ruh-i İlimler.. :
TASAVVUF ve TARİKAT EĞİTİMİ... :
Kadiriyye Tarikatı ile Nakşibendinin Halidiyye kolu.  Babamda, anamda bu iki tarikata birden intisaplıydılar. Hatta teyzelerim ve anneannemde.
Bu mübarek Vehbi Efem; yerleşim birimlerinden/köylerden uzaktaki kaynak sularına, gözelere yol açarak pöyrenk denilen büz'leri (çimento ve kum karışımından kalıplara dökülerek imal edilen içi boş boru gibi) sıra sıra döşeterek ta Köylerin içlerine kadar suyu taşır Pungar (çeşme) yaparmış. Ya da bu pöyrenk lerin elde edilemediği veya satın alınacak para bulunamadığı zaman tarla puntlarından
(tarla sınırını belirleyen ve hiç ekilmeyen, bakir bırakılan yerler, up uzun çizgi halinde) kanallar açtırıp su yolunun eğimini kendi bizatihi planlayıp işçilere verdiği talimatlarla köye kadar taşıyarak bu pungarları yapar, özellikle hanımların hürmetli sevgisini kazanacak hasen vazifeleri ifa edermiş.
Kullandığı bütün yolları onarırmış bu zat. Çevre temizliğine aşıkmış adeta. Ta 40-50'li yıllarda Hijyeni çevresine öğretip eğitmiş.
Efemin Pungarı derlerdi köylüler.
Ya hani Efemin pungarının yanında varya, tunbunda söğüt ağacı olan hah işte o tarla. Veya Efemin pungarının yanından gideceksin falanca bahçeye, tarlaya. Yani mekanı belirleyen bir değerdi, adres tarifinde belirleyici unsurdu bu efemin pungarları.
Sanırım 6 yıl önce bir toplulukta bu Vehbi Efemin oğlunun oğlu, yani öz torunu rahmetli Bahattin abi ile anamın köyünden (Horasanın Döllek köyü) ve amcazadesinin torunu olan Hasan abinin Bahattin abiyle yan yana oturduğunu gördüm. Hasan abiye sordum ki; Abi yanında oturan şu zatı tanıyormusun? Döndü dikkatle baktı yok tanımadım dedi. Dedim ki abi bu Bahattin abi, hani sizin köyde Emrekom istikametinden köyünüze girişte olan çeşmeyi nasıl adlandırıyorsunuz? Efemin pungarınımı diyirsen dedi bana.
Hah işte o pungar. O Pungarı kim yapmış dedim. Vehbi Efem yapmış. Bak işte dedim yanında oturan bu zat Vehbi Efemin oğlunun oğlu, öz torunu. Bakın şimdi tepkisine. Vehbi Efem nasıl seviliyor halen daha.
Hasan abi bunu benden duyar duymaz sen ne diyirsen ola İsmail Hakkı dedi ve fırladı ayağa kalktı, Bahattin abiye gurban hele buyur bir ayağı kalk dedi ve Bahattin abiye o nasıl sarıldı, küçük bir çocuğu öpüp koklar gibi boynuna sarılıp o nasıl öptü, öptü.
Allah-u alem, Hasan abi; sanki Vehbi Efemin kokusunu aldı da o nasıl içine çekti. Yerine otururkende bana gözleriyle kim bilir kaç defa teşekkür etti. Efemler böyle işte.
Bu Efemin bir çok kerametleri benim yaşlarımdaki sevenleri arasında menkibe gibi günümüzde bile anlatılır.
Bende yazacaktım ama iş çok uzayacak.
Kendisi MUHAMMED LÜTFİ Efemin küçük kardeşidir. Vasiyeti gereği vefat ettiğinde mübarek bedenini babam yıkamış ve cenaze namazını kıldırmış. Böyle bir taltife mazhar olmak o zaman imamlar nezdinde çok gıpta edilecek bir şerefmiş. Bende hem bu zatı hem Lütfi Efemi ve hemde çöğenderli Hace Salih Efemi deli gibi severim. Bizim aile fertlerimiz bu zatlardan bahdederken asla efe demiyiz, "EFEM" deriz, yani sahipleniriz. Adeta sanki sadece benim, sadece bana ait der gibi çok sever, çok sahipleniriz.
------------------------------------------------------------
"İBRAHİM EFE" nin
Görevi/İmamlık yaptığı köyler.. :
27 Yaşunda Korucuk ta ilk İmamlık vazifesi. (1925 Yılında Henüz çok yeni imamken Üstad Bediüzzaman Hz.ri, İn-önü' nün emriyle müfreze eşliğinde kışın atlı kızakla derdest (tutuklanıp) edilip Ankaraya götürülürken Korucuk köyündede konaklamışlar, babama bir iki gün de olsa Üstada hizmet etmek nasip olmuş.)
35 Yaşlarında yine Hasankaleye bağlı Büyük Sürbahan köyünde İmamlık vazifesi.
45 Yaşlarında da Köprüköy Nahiyesinde 28 yıllık İmamlığı ve vefatı.
1920-li 30' lu Yıllarda İmamları o bölgenin kanaat Önderleri belirleyip vazifelendirirlermiş. Bizim Hasankale havalisinin imanlarını da Muhammed Lütfi Efem, Vehbi Efem, Çöğenderli Hacı Salih Efem gibi zatlar; istidadı (kaabiliyeti) olan gençleri talebeliklerinden başlatıp eğitip yetiştirerek ihtiyaca göre organize ve tayin ederlermiş. Köyüne İmam ihtiyacı olanlar gelir Efemlerden talep ederlermiş.
İmamlarada maaş /ücret olarak köy ahalisi yetiştirdikleri arpa-buğdaylarından geçimlerinin temini için yıllık "HAK" olarak adlandırılan Öşür ve Zekatlarını verirlermiş.
Meselâ babam 45 yıllık vazifesinin son 19 yılında resmi memuriyete alınmış. Onuda kendisi istemiyormuş da o zaman ki Hasankale müftüsü Selahattin efendi cebri yaptırmış.
İÇTİMA-İ HAYATTAKİ AHLAKI... :
-------------------------------------------------------
13 Yaşıma kadar muhterem pederimle beraber geçti hayatım. Hemen hemen çokça hal, duygu ve olguları hissedip analizini yapabilecek kıvama gelmiş gibi olmuştum.
Henüz çocukluğum bitmemişti ama, etrafımda ki olup biteni az çok idrak edebiliyordum.
Almış olduğu terbiye ve İslami tahsili mubarek pederimin ahlaki haline gelmişti. Adeta yaşadığı hayatı inanç ve imanını temsil eder gibiydi.
Çok adeletliydi. Yıllar sonra idrak ettim ki; muhterem babam ve bu ahlaktaki zatların çok hürmetle sevilip sayılmalarındaki en ehemmiyetli etken bu adeletli duruş ve ahlaklarından mütevellitmiş.
Rabbim teala Azze ve cella Hz. den rahmet ve mağfiret dileniyorum cümle ümmeti Muhammede (sav)
İbrahim Efe'nin nesebi ve evlad-ı  i'ali olan kardeşlerim; inşallah pâk ve muella bir at'adan neşet etmişiz. Bu bir bayrak taşıma vazifesidir. Amacımız ve emelimiz, bizlerin de ardı sıra buna benzer güzelliklerde hayır duaları ile anılmak olmalıdır.
Tevfik ve İnayet Rabbimizden
Salat ve Selam Rasul-u Zişan Efendimize
Allahumessali ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed.
Dualarınıza müştak ve muhtaç kardeşinizim.
İsmail Hakkı Özdemir
Erzurum-Koruvuk/Döllek/Köprüköy
2019

Yorumlar

Popüler Yayınlar