BÖLÜM....: 3
EPİFİZ BEZİMİZDE SAKLANMIŞ SIRLAR.
RUH MOLEKÜLÜMÜZ
RUH MOLEKÜLÜMÜZ
Epifiz bezinin küçük çocuklarda daha büyük ve daha aktif olması ve bu bezden salgılanan DMT ve diğer hormonların ergin kişilere nazaran daha fazla olması sonucu, onların zihnini manevi ve ruhani boyutlara daha açık hale getirir. Salgılanan hormonların miktarına göre de beyin ve zihin sistemlerinin ruhani ve metafizik boyutlara açıklık oranı, salgılanan hormonun miktarına bağlı olarak değişir. Eğer salgılanan hormon miktarı yüksekse metafizik boyutlara açıklık oranı da yüksek olur. Bu nedenle de bu çocuklar hayali varlıkları kolayca görebilirler, ergen hale geldiklerinde Epifiz bezleri küçülüp DMT salgıları azalacağından artık hayali varlıkları görmeyeceklerdir. Çocuklar buluğ çağına girdiklerinde şehvet duyguları artacağından, Epifiz bezi aktiviteleri yavaşlayıp, küçülecek ve daha az hormon salgılayacağından, diğer boyutlarla ilişkisi oldukça azalacaktır. Küçük çocuklarda yaşanan bu durum sadece DMT salgılanma oranıyla ilgilidir.
DMT hormonumuzu iki türlü artırmamız mümkündür.
a-) Karanlık ortamdaki uyku, ölmeyecek kadar az yemek, çok loş ve karanlık ortamlarda bulunarak yaşamak. Az ışığa maruz kalmak ve midenin çokça dolu olmaması DMT hormonunun çokça artırılmasını sağlayan en etkin yoldur. Dervişlerin 40 gün çok karanlık bir hücrede ve çok az yiyecekle riyazet yapmalarının sebebi de bu hormonu artırmak içinmiş.
Mevlana Hz.leri üflediği Ney'i kargı kamışından yapmış. (bu kamışta DMT hormonunu artırıcı kimsal varmış) ve onu saatlerce üfleyerek trans halinde huşu içinde ölmeden ölümü tadarak kesretten Vahdete eriş gerçekleştiriliyor. (çokluktan çıkıp birliğe varış)
a-) Karanlık ortamdaki uyku, ölmeyecek kadar az yemek, çok loş ve karanlık ortamlarda bulunarak yaşamak. Az ışığa maruz kalmak ve midenin çokça dolu olmaması DMT hormonunun çokça artırılmasını sağlayan en etkin yoldur. Dervişlerin 40 gün çok karanlık bir hücrede ve çok az yiyecekle riyazet yapmalarının sebebi de bu hormonu artırmak içinmiş.
Mevlana Hz.leri üflediği Ney'i kargı kamışından yapmış. (bu kamışta DMT hormonunu artırıcı kimsal varmış) ve onu saatlerce üfleyerek trans halinde huşu içinde ölmeden ölümü tadarak kesretten Vahdete eriş gerçekleştiriliyor. (çokluktan çıkıp birliğe varış)
b-) Bitki ve özel içecek takviyeleriyle transa geçmek. Bu hususta aşağıda özetin özeti bilgileri toparladım.
DMT insan bilinci üzerinde çok etkilidir. Bu hormon beyin içerisindeki Epifiz bezi ile salgılanmakla beraber, doğada bulunan basit bir bileşiktir. Bunun dışardan ağız yoluyla kontrolsüz bir şekilde alınması insan bilinci üzerinde büyük tahribat yapacağı gibi ölümlere de sebep olabilir.
DMT sadece insanlarda ve canlılarda değil, bitkilerde de bulunmaktadır. Bitkiler doğadaki organizmalarla olan bağlantılarını DMT ile sağlamaktadırlar. Bir anlamda bitkilerin dili vazifesini görüyor.
DMT sadece insanlarda ve canlılarda değil, bitkilerde de bulunmaktadır. Bitkiler doğadaki organizmalarla olan bağlantılarını DMT ile sağlamaktadırlar. Bir anlamda bitkilerin dili vazifesini görüyor.
30-40 yıl öncesine kadar DMT; işlevi olmayan bir fizyolojik gürültü olarak tanımlanıyordu. 1960’lı yıllarda Epifiz bezi üzerinde yapılan yoğun çalışmalar, DMT kullanılarak yapılan psikedelik (hayal gördüren) deneyler sonucunda, Epifiz bezi ve DMT pek çok ezoterik otoriteler ve bilim adamları tarafından ciddiye alınarak önemli bir organ olarak kabul gördü. Mevcut haliyle DMT yahut diğer adıyla Ruh Molekülü bir bilmece halini aldı.
Ezoterik olarak düşünüldüğünde Ruh iç dünyadır, molekül ise dış dünyadır. DMT ise bizi bilimden Ruh’a taşıyan bir uyarıcıdır. İnsanların çeşitli egzersizlerle veya doğal yapıları gereği Epifiz bezinin DMT salınımını artırmaları sonucu yaşadıkları deneyimler ile DMT’yi dışardan ağız yoluyla alarak yaşadıkları deneyimler arasında birçok benzerlikler vardır. Bu deneyleri yaşayanlarla, ölüme yakın deneyleri yaşayanların gördükleri ve söyledikleri şeyler de birbirine yakındır.
Epifiz bezinin ürettiği fazla miktarda DMT’nin etkisiyle veya dışardan ağız yoluyla alınan DMT’nin etkisiyle transa girenlerin anlattıklarına göre; bu kişilerin bilinçleri vücutlarını terk edip başka boyutlara geçiyor.
Epifiz bezinin ürettiği fazla miktarda DMT’nin etkisiyle veya dışardan ağız yoluyla alınan DMT’nin etkisiyle transa girenlerin anlattıklarına göre; bu kişilerin bilinçleri vücutlarını terk edip başka boyutlara geçiyor.
Hepsi de bu geçiş esnasında bir tünelden geçtiklerini, daha sonra çok değişik renklerdeki ışık alemine girdiklerini, sonra kendilerini beyaz bir ışığın içinde bulduklarını, orada farklı yapılarla, farklı bedenlerle karşılaştıklarını, büyük bir huzur içinde olduklarını, sonunda her şeyin bir olduğunu kavradıklarını ufak tefek nüanslarla anlatıyorlar. Yani ölmeden, ölümden sonrasını yaşadıklarını ifade ediyorlar. İşin enteresan tarafı, bu deneyimi yaşayan insanlarda çoğunlukla eski hallerine göre farklılıklar görünüyor. Daha uysal ve daha sevecen oldukları, öğrenme yeteneklerinin arttığı söyleniyor.
DMT deneyimleyenler ile yoğun meditasyon sonundaki deneyimler arasında da bir çok benzerlikler bulunduğu söylenmektedir. Sonuçta mistik deneyimlerin açığa çıkmasına neden olan şey, beyindeki Epifiz bezinin ürettiği DMT’dir. Çok fazla DMT psikedelik (hayal gördüren) bir etki oluşturur, yetersiz DMT ise dünyayı donuk, sönük ve gri görmemize yol açar. Bu nedenle DMT’ye ‘Ruh Molekülü’ deniyor. Diğer bir deyimle de ‘gerçeklik molekülü’ deniliyor.
DMT deneyimleyenler ile yoğun meditasyon sonundaki deneyimler arasında da bir çok benzerlikler bulunduğu söylenmektedir. Sonuçta mistik deneyimlerin açığa çıkmasına neden olan şey, beyindeki Epifiz bezinin ürettiği DMT’dir. Çok fazla DMT psikedelik (hayal gördüren) bir etki oluşturur, yetersiz DMT ise dünyayı donuk, sönük ve gri görmemize yol açar. Bu nedenle DMT’ye ‘Ruh Molekülü’ deniyor. Diğer bir deyimle de ‘gerçeklik molekülü’ deniliyor.
DMT molekülünü doğadaki bazı bitkilerden elde etmek mümkün. Bu işi Amazon yerlileri 3000 yıldan fazla süredir yapıyorlar. Bu yerliler yazılı bir kimya bilgileri olmaksızın, ya tesadüfen ya da bir karışım yaparak DMT içeren bir bitki, bir de ayrıca enzim görevini yapan diğer bir bitki bularak ve bu karışımı kaynatarak, bunun suyunda DMT’yi içilebilir hale getiriyorlar. Bu işi yaparken de Ayahuasca (ayavoska) denen bir bitkiyi bazı ağaç kökleri ile karıştırıp kaynatarak, Ayahuasca bitkisinin bünyesinde bulunan DMT’yi açığa çıkararak içilebilir bir sıvı haline getiriyorlar. Elde edilen bu sıvı fincandan büyük kaplara konarak, içildikten yarım saat sonra etkinleşiyor. Etkisi de 3-4 saat sürüyor. Bu 3-4 saat içerisinde kişi ölü gibi hareketsiz kalıyor. Fakat bu sıvıyı içen kişinin bilinci göklere tırmanıyor, yukarıda anlatılan mistik görselleri yaşıyor, temizlenmiş olarak vücuduna dönüyor. Tabii bu deneyimlerin sonunda, deneyimleri yaşayanlar şiddetli kusma dahil çok rahatsızlık verici anlar yaşıyor. Dozajın iyi ayarlanmaması halinde ölümle biten deneyimler de yaşanıyor. Amazon yerlileri artık bunu bir dini ritüel haline getirmişler ve binlerce yıldır uyguluyorlar. Son yıllarda bu deneyimler öyle yaygınlaşmış durumda ki, bu deneyimleri yaşamak için binlerce turist Amazonlara akın ediyor, bu uygulamalarla ilgili bir sürü filimler çekiliyor, belgeseller hazırlanıyor.
Amazon yerlilerinin binlerce yıldır deneyimleyip geliştirdiği, dini ve spiritüel çalışmalarının sonucu olan Ayahuasca (ayavoska) mevcut enerji yapılarının en güçlüsüdür. Şamanlıkta da Ayahuasca ve benzer bitkiler kullanılarak Şamanların binlerce yıldan beri farklı boyutlarla temasa geçtikleri bilinmektedir.
Halen Güney Amerika’da, özellikle Peru’da, DMT içeren meşrubatlar üretilip satılmaktadır.
Ayahuasca (ayavoska) çayı.. : Amazon ormanlarında yetişen sarmaşık bir bitkidir.
(çok yağış alan alanlarda ve nemli ortamda) 1950’den bu yana bazı yerlerde Ayahuasca (ayavoska) kiliseleri açılmaya başlanmıştır. Ayin sırasında kişilere Ayahuasca meşrubatı sunulmaktadır.
DMT çeşitli bitkilerden üretildiği üzere, kamıştan da üretilmektedir. Mevlânâ ayinlerinde sadece kamıştan üretilmiş flütlerin kullanılmasını, Mevlânâ’nın da DMT gerçeğini bildiği ve bu nedenle kamış flütler kullandıkları rivayet edilmektedir.
Netice, DMT etkisi, vücuttan ayrılmış bir bilincin mümkün olduğunu açıkça göstermektedir. Bu durum bilimsel deneylerle de kanıtlanmıştır.
Alıntı Yaşar Özkan
Amazon yerlilerinin binlerce yıldır deneyimleyip geliştirdiği, dini ve spiritüel çalışmalarının sonucu olan Ayahuasca (ayavoska) mevcut enerji yapılarının en güçlüsüdür. Şamanlıkta da Ayahuasca ve benzer bitkiler kullanılarak Şamanların binlerce yıldan beri farklı boyutlarla temasa geçtikleri bilinmektedir.
Halen Güney Amerika’da, özellikle Peru’da, DMT içeren meşrubatlar üretilip satılmaktadır.
Ayahuasca (ayavoska) çayı.. : Amazon ormanlarında yetişen sarmaşık bir bitkidir.
(çok yağış alan alanlarda ve nemli ortamda) 1950’den bu yana bazı yerlerde Ayahuasca (ayavoska) kiliseleri açılmaya başlanmıştır. Ayin sırasında kişilere Ayahuasca meşrubatı sunulmaktadır.
DMT çeşitli bitkilerden üretildiği üzere, kamıştan da üretilmektedir. Mevlânâ ayinlerinde sadece kamıştan üretilmiş flütlerin kullanılmasını, Mevlânâ’nın da DMT gerçeğini bildiği ve bu nedenle kamış flütler kullandıkları rivayet edilmektedir.
Netice, DMT etkisi, vücuttan ayrılmış bir bilincin mümkün olduğunu açıkça göstermektedir. Bu durum bilimsel deneylerle de kanıtlanmıştır.
Alıntı Yaşar Özkan
Yorumlar
Yorum Gönder