YANKESİCİ GENCİN AKLINI YİTİRDİĞİ OTOBÜS DURAĞINDA AKLINI ARAMASI.. ÇOK HAZİN...!

(Çok gülen ağlasın haline! düşünen lâzım)

40 Yaşlarında bir esnaf, ikindiden sonra evine gitmek için otobüs durağına yöneliyor. Takip edildiğinin farkında değil. 25 yaşlarında, esmer tenli, yaşadığı şehrin çingene mahallesinden olan bir genç; esnafın günlük cirosunu cebine koyup evine gittiğini iyice gözlemlemiş bir kaç sefer. Peşine düşmesi ondanmış. 


Esnafımız, bineceği otobüsü zaten her zaman kalabalık ken sanki bu gün daha bir kalabalık gibi algılamış. Otobüs tıka basa dolmadan bir an evvel binmek için daha bir gayretlenmiş. Tam ayağını ilk merdivene atmış ki, sağ cebinde bir sıcaklık hissetmiş. Hiç geriye dönüp bakmadan olduğu gibi hafif eğilip cebine bakmış ki birisi, dar olan pantolonunun cebine elini sokmaya çalışıyor. Olacak yaşanacak ya.! Yine paniklemeden öyle bir hızla ve şiddetle bu gencin tam anlına denk gelecek şekilde dirseğinin o sivri ucuyla alnına vurmasıyla gencin çok şiddetle havalanıpta sırtı üstüne düşmesi bir olmuş. Bütün bunlar 3-4 saniyede olup biten bir olay. Hatta esnafın sol tarafından otobüse binmeye çalışan bir kaç yolcuda bu yankesiciyi tamda o ilk adımın atıldığı saniyelerde fark etmişler. Zaten esnafta yapacağını yapmış. Esnaf otobüse çıkıp, hemen yönünü camdan aşağıyı görecek şekilde geri dönmüş ki o gencin durumunu iyice bir göre. Genç halen daha sırt üstü yerde yatmaya devam ediyormuş. Bir kaç kişide... Ohh iyi oldu,ettiğini buldu. Esnaf bunlarıda duymakla biraz rahatlamış ama.... Parasını kaptırmadığına sevinmeye bile fırsat bulamadan bu gencin aldığı darbeden nasıl zarar gördüğünü korku ve endişeyle tahlil etmeye çalışsa da sonucunu alamadan otobüste hareket etmiş. Dönmüş, dönmüş bakmış korku ve endişe ile... Allah korusun ya öldüyse....!!! 


Aradan bir hayli geçmiş. Esnaf, aha polis işyerine geldi gelecek stresi yaşaya yaşaya böylece bir beş, altı ay sancıyla geçe durmuş. Olayı unutur gibi de olmuş.


Bir gün, işyerini biraz erken kapatıp eve dinlenmeye gitmek için, yine otobüs durağına varmış. Kendisine arkası dönük bir gencin durağa yanaşan her otobüsün birinci basamağına çıkıp şoförlerin hepsine birşeyler söylediğini fark etmiş. İyice kıyısına yanaşıp dinlemiş.

~Benden aldığını ver..Ne zaman verecen..Sana küstüm..

Esnaf merakla gencin ön tarafına geçerek yüzünü görmek arzusuyla bakıvermiş....Aman Allahımmm!

O genç...Cebinden parasını almaya çalışan o cepçi genç. Yaşadığına çok ama çok sevinmiş. Heyecandan nârâ atmak geçmiş içinden. Nasıl bir derin nefes almış ki..Allahımmm sonsuz şükürler olsun ölmemiş....


~Ee ölmemişte bu ne yapıyor böyle....????

Cesaretini toplayıp gencin kendisine bakmasını sağlayarak, kendisini tanıyacak mı onu test etmek istemiş. Yok bir damla değişiklik olmamış gençte. Bir kaç saniye bön bön bakmış o kadar. Esnaf, bunun içinde rahatlamış. Hani ailesinin intikam almak için her türlü zalimliği yapabileceklerini adı gibi biliyor ya...!


Ve nihayet bu gencin aklını yitirdiğini iyiden iyiye anlamış. Meğerse bu genç, sabahdan iniyormuş ana caddeye, başlıyormuş en baş duraktan, son durağa kadar sırayla bir o başa bir bu başa durakları geze geze duran bütün otobüslerin birinci basamağına kadar çıkıp, bütün şoförlere hep aynı soruyu sorup duruyormuş.

~Benden aldığını ver..Ne zaman verecen..Sana küstüm.. 


Artık şoförlerde, durak yolcuları da cümlesi kanıksamış bu gencin her gün aynı rutin hareket ve tavırlarını. 

Esnafın beklediği otobüs gelmesine rağmen binmemiş. 

Hatta binmeyi, evine gitmeyi bile unutmuş. 


Çok etkikenmiş, çok duygulanmış, biraz kuytu bir köşeye çekilerek nasıl ağlamaya, dövünmeye başlamış. 

~Allahımm. Ben ne yapmışım..! Ne yapmışımmm..!

Bu ne zor, bu ne çetin bir durum böyle. Ne kadar kendi kendini rahatlatmak için teselli etmek istesede gencin o hazin can yakıcı hal'i aklına geldikçe çiğerleri sanki su olup akacak kadar canı yandıkça yanmış. 


Kaç gün ve kaç sefer iş yerini kilitleyip, genci duraklarda arayıp bularak uzaktan seyretmeyi adet edinmiş sanki. Hele bu günde bakayım belki normele dönmüşmüdür diye.. Aslında duguları normale dönmesini isterken, aklı da, eğer normale dönerse bu delikanlı er geç beni tanır ve aşireti de beni yok eder. Hiç ihtimalsiz beni yok ederler.  Adeta Aklı ile duygusu arasında sıkışmış kalmış.


Ne zor bir durum değil mi? İlk başlarda, neredeyse her gün gidip genci bulup, normale dönmüştür umudunu taşırken, bu sefer de "İnşallah normele dönmesin" duasını etmeye başlıyor. 

Böyle bir çıkmaz, böyle bir ruh ve aklı çıldırtacak derecelerde bir belâ insanları gelip bulabiliyormuş demek ki.. İmtihan olmanın böylesi de varmış.


Esnafcağızın bütün bu yaşanmışlıklarda ne suçu var? 

Bu genç, yan kesicilikle hak etmediği bir parayı vuracaktı, esnafta ertesi günkü ödemesini yapamayacaktı. O vicdansız genç, öğlenlere kadar geberip yatarken, bu esnafta sabahın köründe rızkı için yollara düşecekti. Bütün bunlar tam hakikat iken, peki ben niye ilk başlarda bu kadar vicdan azabı çektim.? Şimdi de bütün hücrelerimle bu baş belası gencin aklı tekrar eski haline dönerse başım çok belâda olacak endişesi taşıyorum. Bu olayın ta başından sonuna kadar bir damla suçum mu oldu ki bu belâ geldi beni buldu...? Zahiren ne kadar haklı bu esnaf kardeşimiz. 


Ama hayatın birde bâtîn-ı yüzü var.. Mânevi tarafı, ruh tarafı var. Haksızlık gibi görünüyor bütün zahiri yönü ile. Bizlerde zaten hep olayların Zahiren, yani görünen yüzüne bakarak yorumlar yapıp hemen karar veririz ya!


Amma esnaf,  oturup hayatının ciddi bir muhasebesini yapacak olsa, yemin olsun bulacaktır niye böyle iki başıda zehirli yılan gibi bu musibeti neden yaşadığını.. Yemin olsun bulacaktır. 

Haa birde, yine zahiren esnaf kendisi için baştan sona zulüm gibi görünen bu olayın bâtînında, Rabbimiz bu esnaf kulunun dirseğini vesile yaparak bu zalim gencin akıl nimetini ondan geri alıp, belki onlarca, yüzlerce masum insanın bu genç tarafından soyulmasının, mağdur edilmesinin önüne geçmiş oldu.

Ondandır ki..Basiret gözü, kalp gözü az biraz açık olan değerli kullar; başlarına gelen her hâl için sabırla hitamını, yani sunucunu tevekkül ile beklerlermiş.


Çünkü Rabbimiz, iyiliği de, kötülüğü de, zerratı ve her mevcudatı da yaratandır.. Amennâ ve sadaknâ... 

İyiliği fazlından ve memnuniyetle yaratırken, kötülüğü de kullarının yapıp ettiklerinin neticesinde hoşnutsuzca yaratmaktadır. Çünkü, biz kullara Rabbimiz cüz-i irade melekesi ihsan etmiştir. Bu hakkımızı biz kullar, bazen hasena işlerde bazen de şer işlerde tasarruf ederiz. Rabbimiz bizi bu irademizi kullanmada sınırsız özgür bırakmıştır. Taa ki son nefesimize kadar. 

Bu esnaf örneğinde olduğu gibi, yinede Rabbimiz bu esnaf kulunun geçmişinde yaptığı şerli bir işinin keffaretini bu dünyada çektirerek ahiretine taşıttırmıyor ve ayrıca esnafın dirseğini vesile yaparak yankesici gibi bir belâyı insanlardan kurtarmış oluyor.

Bak ne oldu şimdi..! Esnaf bir belayı başından savuştururken, diğer taraftanda bir dirsek hareketiyle onlarca insanın hayrına olacak bir hasenede kazanmış oluyor. Ama esnaf, işin bu tarafından bi haber olduğu halde Rabbisi ona böyle bir vazife yaptırtarak aslında büyük bir hasene kazanma ikramında bulunuyor.


Şimdi bunu nasıl tevil (açıklama) etmeliyiz? 

Esnafın, Zahirde yaşadığı tam bir belâ ve musibettir. 

Bu hikayeyi okuyan, neuzü billah bu ince ayrımı yapacak kadar bir ilme ve İman'a sahip olmayan hâşâ ve sümme hâşâ "Allahın gaddar ve adeletsiz olduğunu, haksızlık yaptığını"  ağzını, gözünü doldura doldura haykırır ha haykırır. 

Onun için her işin başı SABIR ve SABIR..ve SABIR....!


Diyelim vesselam dostlar.. Kıssadan hisse..... 


"Ne gelirse senden baş göz üstüne,

Kahrın da hoş, lütfunda hoş....." 

Biz kullar çok aceleciyiz biliyormusunuz? Az bir sıkıntıya maruz kalmaya görelim, civak civak bağırmaya başlarız. Ahh biraz sabretsek keşke.


Ama Rabbimin sonsuz rahmeti o kadar çok ki..... 

Aynı yavurun anasına nazı, niyazı gibi her seferinde adetâ kucağını açar, koş koş sararda sarar bağrına. 

Yeter ki O'na güvenelim, O'na itimat edelim,  hep tevbe edelim veee ve O'nu çok ama çok sevelim.. Elhamdülillahi Rabül âlemin. 


Yorumlar

Popüler Yayınlar