ÖLÜM ANINDA YAŞANANLAR ve YAŞAYACAKLARIMIZ. Lütfen sabırla ve dikkatle okuyunuz.. Lütfen..!

ÖLÜM ANINDA YAŞANANLAR ve YAŞAYACAKLARIMIZ. 

Lütfen sabırla ve dikkatle okuyunuz.. Lütfen..! 


Ölüm mevzusunun yüzü çok soğuktur. Hiç birimiz bu mutlak hakikati duymak, dinlemek istemeyiz. 

Ama bu hakikatten kaçışımızın olmadığınıda iyi biliriz. 


Bu konuyu iyi çalıştım, çok sağlam ve itimat ettiğim kaynaklardan beslendim. 


Şimdi sabırla, bu konunun her an, her saniye ya kendi başımıza geçeceği yada yanıbaşımızda bir sevdiğimizin başına geleceği varsayımı ile pür dikkat okuyalım lütfen. Bilenler zaten biliyor. 


Sekerat-ı mevt (ölüm sarhoşluğu) anında yaşanalar... ...

İnsanın ölümü, ruhunun ilk önce ayak uçlarından başlayarak yavaş yavaş yukarılara doğru çekilerek vücudu terk etmesiyle başlar. 

Ta ki hulgum (boğaz,gırtlak) bölgesine gelene kadar devam eder. Bu süre her canlıda farklı zuhur eder. Bazısında çok kısa (silahla ölüm, trafik kazalarının bazılarında,yüksekten düşme vs gibi) bazı insanlarda da bu süre uzun, az uzun, çok uzun,çoktanda çok uzun da olabilir. 


Ruh-can hulguma kadar geldimi artık vucüdu az zaman sonra terk edecek anlamınada gelir.

İşte tam burada can çekişen insan için kıyametinin kopuş anıdır bu an.

İşte tam bu an'da ölenin yakınlarına çok vazife düşmektedir. Çok ama çok önemlidir bu yapacağı vazife. Çünkü o an'da can çekişen bir insana ne yapılacağını, nasıl davranılacağını bilenler bu ölmek üzere olan sevdiklerine en yüce,en makbul ikramda bulunmuş olacaklardır.


Ruh, hulgumda iken, ölüm acısını yaşayanın yaşadıkları şunlar olacaktır.

Şeytan karşısına dikilecek, ona hâşâ Allahı inkâr etmesi karşılığında elindeki suyu ona içireceğini teklif eder, buna lâ (yok) cevabı alırsa, bu seferde sağ tarafına geçerek kişinin annesi yada nineleri suretinde görünerek, ölenin ismiyle seslenerek, bak öğlum/kızım ben Hıristiyan olmayı seçtim kurtuldum, sende benim gibi yap dermiş. İnşallah buna da lâ derse mevt, bu seferde şeytan sol tarafına geçip babası yada dedeleri suretinde görünür, bak evladım ben Yahudiliği kabul ettim kurtuldum dermiş. Bunada lâ derse mevt, İnşallah Tevhid inancı (Allah bir ve tektir) ile imanlı bir şekilde ölmü tamamlanırmış.


Ammaa iştee en dehşet, en zor, en çetin, en müşkül olan kısmı, bu telkin ve tekliflerin şeytanın işi olduğu ferasetinde kalbinde sağlam ve muhkem bir imanı taşıyabilmekle olabilecek olmasıdır. Tek ve biricik yardımcısı kalbinde o an'ına kadar taşımayı başaracağı İman-ı olacaktır.


Baş ucunda olanlara düşecek görevde; ölmekte olan yakınımızın işini kolaylaştırıcı iman-ı telkinde bulunup, şeytanı onun yanından uzaklaştıracak fiileri işlemek olacaktır.


Şeytan, ezan ve kamet sesinden çok nefret eder, çok dehşet rahatsız olurmuş. 

İşte biz tamda bu ölüm anındaki yakınımızın yanında normal bir ses tonuyla sürekli ezan okuyup, kamet getirmeliymişiz.

Ezan sesini duyan şeytan hızla bulunduğu ortamı terk edip, ta ezanı duyamayacığı uzaklığa kadar kaçarmış. Çok aff buyurun bu şeytan-ı lâne öyle ezandan nefret edermiş de korkusundan gaz çıkara çıkara kaçarmış.

Aynı kâmettende benzer şekilde uzaklaşırmış.

(Kamet, farz öncesi okunan iç ezandır.)

Güzel sesli bir kişi ezan ve kamet okurken, diğer bir kişide yumaşak,tatlı bir sesle yavaşça "lâilaheillah" bu tevhid kelimesini sadece okumalı ama ölüm anını yaşayana sende oku dememeliymiş.

Ölümün çetinliği ile cebelleşen o mevt, o la ki şeytanın kabul ettirmek istediklerine lâ dediği anda yanında ki de hadi senden lâilahaillah de diye kulağına fısıldadığında şeytana dediği lâ cevabını ona vermiş zannederek ölenin lâilaheillah demeyi red etti diye algılayıp ölen kişi hakkında gereksiz yere sui zanda bulunabilirmiş.Bunun için sadece orta bir sesle bir kişi ezan ve kamet okuyacak, bir kişide sadece lailaheillah virdini tekrarlayıp duracak.


Şimdi de ölüm anında yaşanan şiddetli azaplardan  iki örnek verelim.


~Hz. Musa as vefat ettikten sonra Allah Tealâ ve Azze sormuş, ya Musa ölüm acısını nasıl anlatırsın?

~Aman Rabbim, o ne dehşet bir acıydı öyle.

Sanki bedenim küçük bir kuş olmuşta kızgın yağ tavasının içinde kızartılıyordum. Ne uçup tavadan   kaçıp kurtulabiliyordum, nede o kızgın yağda ölüp kurtulabiliyordum.


~İsa as' mın peygamberliğine inanmayan kâfir bir topluluk, inanmaları için bir ölüyü diriitmesini istediler, o da bir mezarın başında topladı o kalabalığı ve mezarda yatana seslendi 

(yanlış hatırmadıysam bu mezarda Adem as'ın oğlu Habil olacak)

~Ey mezar ehli, sesimi duyduğunu biliyorum, Rabbimin izniyle çık mezarından.

Mezarından toprakları üzerinden silkeleyerek kalkan o mevt'e sordu İsa as.

~Ben kimim?

_Sen İsa ruhulllahsın diye cevap verdi. 

Oradakiler bundan çok etkilendiler, ama yinede çok azı iman etti.

İsa as bu zate bir teklifte bulundu,

~Ya Habil, istermisin Rabbime niyaz edeyim seni tekrar dünyada yaşatsın, ömrünü uzatsın?

~Hayır, hayır eh Allahın elçisi istemem. Vallahi bir kez daha o ölüm acısını yaşayamam, bu bana pek çetin gelir, müsade et ben mezarıma döneyim.


Şimdi son söz şu olsun.

Efendimiz buyurmuş, kişi dünya en çok hangi meşkuliyeti sevip vaktini onunla geçiriyorsa o hal üzere ölür ve o şekilde de diriltilerek mahşer meydanına getirtilir.(hadisin açılımı bu)


Duvar ustası bir zata ölümü anında lailaheillah telkini veren bir hoca, kulağını bu adam iyice yaklaştırarak dinliyor ki adamcağız, harç, harç getir diyip duruyormuş. Yaşayandan dinledim.


Hayatlarımızı Allahın rızasını kazanmaktan başka melâyani seçeneklerle heder ederek son nefesimizi riske atmayalım. 

Vesselam kardeşlerim. Değmez değil mi...???


Yorumlar

Popüler Yayınlar