KURBAN ETLERİNİ VETEMEYENLER

ÇOCUKLARIMIN HAKKI OLAN KURBAN ETİNİ VERE(-MEYEN-) LER İNŞALLAH
ET HASTALIĞINA TUTULSUNLAR...!

Bu ET hastalığını (fazla et yeme hastalığı) daha önceleri bilmiyordum.
Öğrendikten sonra çok irkildim, çok korktum. Ne zor bir hastalıkmış.

GUT (ET) HASTALIĞI NEDİR..?
Eklemlerde aniden gelişen ağrı, kızarıklık ve şişlik hassasiyetiyle kendini belli eden gut hastalığı, bir çeşit eklem iltihabıdır. Halk arasında 'Padişah Hastalığı' olarak bilinen iltihaplı romatizma hastalığı, gut'un gelişmesinde, çok fazla et tüketiminde alınan protein, önemli bir rol üstleniyor.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Bu hastalığa yakalanmış birisini tanımıştım. Çok ızdırap verici bir hastalıktı. Tedavisi de öyle kısa süreli de değildi.Hastalıkla yıllarca uğraşıp durdu. Aynı kronik bir hastalık gibiydi. Sanki ömür boyu. Hele o atak dönemi başladımı...Aman Allahım...!

BİR KURBAN GÜNÜ YAŞADIKLARIM
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Oturduğumuz mühit oldukça musbetti. Sitede hemen hemen herkes kurban kesiyordu. Allah kabul etsin.

Ekser çoğumuz, illâki önceden birilerini bulup, ihtiyaçlıların kurban hakkı olan miktarlarını, paylarını adreslerine ulaştıran bir sistem kurmuştuk aramızda.

Çevremizden ise sadece bir adres vermişti muhtar bey.
İki çocuklu dul bir anne. Kocası inşaatlarda günlük yevmiyeli çalışan, sigortası da olmayan bir garbanmış. Üç sene önce inşaatan düşüp vefat etmiş. Merhametli birisi, giriş katı eskiden bakkal olan bir dükkanı eve dönüştürmüşte orada barınıyormuş.

Verilen bu adrese ilk ben kurban eti götürdüm. Zili çaldım, bir kol kapı aralığından uzandı ve bana;
~Kardeşim neden bu kadar geç getirdin bizim olan kurban payımızı? dedi. İrkildim, sanırım bu hanım, pencerenin ardında durmuş et getirecek olanı beklemekteydi.
Çok irkildim; teşekkür yok, minnet yok, mahcubiyet yok, aksine mihnet vardı, sitem vardı.
~Çocuklarımın burunlarına sağdan, soldan kebap kokusu gelir gelmez ağlamaya başladılar, ben onları haftalardır bu güne hazırlamıştım.
Söz vermiştim, Kurban Bayramında size çok..çok..et pişireceğim diyerek bu günlere kadar anca getirebildim.
Bu ablanın sadece sesini duydum, yüzünü görmedim.
~Lütfen git komşularına söyle, benden daha da ihtiyaçlı yaşlı bir karı koca var, onlara geçen seneki kurbanda bir gram et veren olmamış. Yaşlı kadın çok ağlamış, çok ahh etmiş. Kocasıda eti çok severmiş.
~Rabbim demiş, hakkımız olanı,  payımıza düşeni bize vermeye cesaret edemeyenlere sende o etleri yedirme, yiyenlere de hastalık ver de yüzüne baka dursunlar.
~Aman kardeşim, kurbanı olanlara haber veresin ki bu kadıncağızın ah'ından korksunlar.
~Ama abla biz fakirlerin hakkı olan eti vermeye çok dikkat ediyoruz...!
~İlk önce yakın komşulardan başlanır kardeşim. Ondan sonra uzaktakilere. Böyle yaptığımızı nereden bildi acaba?
Sonradan öğrendik ki, bu kadıncağız asla kimseden bir şey istemez, sadece komşularının getirmesini beklermiş. Onunla yetinmeye çalışırmış.
Bizde geciktiğimizden dolayı sanırım ondan bildi.

Döndüm siteye, çok etkilenmiştim. Sitenin bütün kurbanları, sığınak olarak da kullandığımız kapalı garajın bodrum katında kesiliyordu. Tam orta yere gelip çok yüksek sesle beni dinlemelerini sağlayarak yukarıdaki konuşmaların tamamını anlattım.
Komşularda çok etkilendiler, eyvah diyenler bile oldu. İlk iş olarak o dul kadınla, yaşlı ninelerin hakkı olan etleri yetiştirdik.Hele nineden ne dualar aldık.

Sadece 4 çocuklu, hayatı ve olayları hep ben merkezli yorumlayarak sürekli negatif fikirleriyle insanın içini karartan bir komşumuz vardı, o da yine ondan bekleneni yaptı. Verdi veriştirdi.
~Benimde ihtiyacım da var, dört çocuğum var, o var bu var.
Biz alışığız ya kimse muhalefet etmedi, sustuk. Zaten et falan da istemedik

Aman Rabbim...! mazlumun bedduası ne dehşetmiş meğerse.
Bayramın bitişinin daha ilk ayındaydık sanırım.
O suratı ekşi komşunun on yedi yaşındaki oğlu, çalıştığı tekstil atölyesinde aniden fenalaşarak acile götürülmüş, çocuğun bütün eklemleri kaynar su dökülmüş gibi sızım sızım sızlıyormuş.
Nasıl sesle ağlar, sızlanırdı çocuk. Binanın içinde çınlar dururdu iniltisi. Çiğerlerimiz parçalanırdı.
Aman Allahım, o ne acıydı öyle...!!!
Hastahane süreci uzadı da uzadı.
Nihayet hastalığına teşhis konuldu.
......GUT HASTALIĞI......
Delikanlı " Çok Et Yeme Hastalığı" na yakalanmışmış. Bu hemen olan bir hastalık değilmiş, zamana yayılan bir durummuş. Bu kadar erken yaşta yakalanmasına şaşa kalmış hekimler.(Genetikte olabilir demişler)
Nereden bilsinler ki ardında BEDDUA var.

Bu olayın zuhurundan önceki olup bitenleri de bizzat kendim yaşadığım için çok ama çok etkilenmiştim.
Çok korkmuştum.
O nasıl bir serzenişmiş öyle, o nasıl bir ciğer yanığı ki deldi geçti. Fakirin hakkını vermeyen zalimin atomlarını, çekirdeklerini, hücrelerini adeta delip geçmişti. O zaman ilk tepkim şu olduydu.
~Keşke bu masum çocuğun yerine, o zalim babayı yakalasaydı bu dehşet hastalık.
Bunu duyan bir zat da;
~Müsterih ol kardeşim, o zalime bu musibet daha da ağır gelecek.
Rabbimiz her şeyi hakkı ile yapar. Buyurdu da ondan rahatlamıştım.

O kurban bayramında bir şok daha yaşadık ki buda bize malın çokluğunun (etin) makbul olmadığını; gözlerimizin içine içine, beynimizin ve şuurumuzun en derinine kadar nüfuz ettirerek, idrak etmemize, yani adam gibi adam olmamız gerektiği hakikatini öğretti. Elhamdülillah.

Et ve et ürünlerini seven; neredeyse her yemekte et olsun isteyen ben; o kurban bayramının daha ilk haftasında hanımıma şunu diyeceğim ve o da benden duyduklarına inanamıyacak...
~Ya hatun, şu yemeklere bundan sonra hiç et koymasanda, çocuklara imkan ölçüsünde haftada bir, köfte yada kebap yaparak bu proteini bir seferde almalarını sağlasan ne iyi olur dedim.
Anlamadı ki....!! Haklı ama.
Derken anlatabildim sonunda amma... Hanım, sanırım bunca yıl geçti bendeki bu değişikliğin sırrını hiç çözemedi.

Demem o ki....Abiler ve Ablalar......
İnşallah bir hafta sonra kovalarımızın içlerini dolduracağımız o mubarek kurbanın etlerinin en azzz..Ama en azzz....
1/3 yani 3'te 1'ri asla bizim değil.
İnşallah bundan daha fazlasını tasadduk (fakirlere ikram) edebilen mert insanlar çıkacaktır aramızdan mutlaka.
İşte bende... tamda... onların ellerinden öpüyorum peşinen...!!!
Böyle mert, gözü tok insanların cümlesinin Yaradanlarına kurban olurum.

Çok et yersen, sadece;...zalim nefsi çılgınca tatmin etmiş olursun...!!!
Hepsi bu....!!!
Hatta çok et tüketen toplumlarda; daha hırcın mizaclı, daha az tahammüllü, öfke kontrolsüzlükleri sıkca ve kalıcı olarak yaşanıyormuş. Kalp krizleri, ani ölümlerde cabası.
Mesela ben, micazen huysuz, tadsız, tuzsuz biriyim zaten; birde üzerine tahammülsüzlük ve öfke kontrolsüzlüğü eklendi, yıllardır yüksek dozda anti depresan ilaçları kullanmadan adeta insan içine çıkamaz oldum.
Bütün bunların da; gençliğimde çokça tükettiğim etden olduğuna inanıyorum. Huyumu, fıtratımı olumsuz etkilemiş olduğunu düşünüyorum.
(bu özel durumumu, gençler için yazdım. Şimdiden tedbirinizi alın, sonunuz benim gibi olmasın, hayvansal beslenmeyi azaltıp bitkisel beslenmeyi daha çok tercih edin)
Hele büyükbaş hayvan etini çok yemek, en sıkıntılı olanı.
Ve ayrıca; İbadette bıkkınlıklar, sabah namazına kalkamamalar, malında azalma-cimrilik hastalığı- korkusu yaşamalar,  kalbin katılaşması, merhamet duygularının körelmesi gibi manevi zararlarıda var.

Az et yersen, hem nefsini terbiye etmiş, hemde ruhunu huzura kavuşturmuş olursun.
Evin bereketlenir, hastalıklar zail olur, yuvandan huzur eksik olmaz inşallah.
Böyle bir kazanıma değmez mi be can kardeşim....?
En kârlı olanı da bu olmaz mı....???

Bayramın manevi anlamı, gerçek şuuru; ruhlarımızda neşv'ü nem'â (olgunlaşsın, gelişsin) bulsun inşallah. Amin.





Yorumlar

Popüler Yayınlar